/// ERSA’nın Katkılarıyla
Geçmişte hiyerarşik bir yönetim sisteminin benimsendiği çalışma düzenlerinin aksine günümüzde hem yönetim hem işleyiş anlamında birbiriyle ilişkide departmanlar ve kompleks yapılar görüyoruz. Buna bağlı olarak çalışma mekânları da bireyselliği geri planda bırakan bir değişim içinde. Bu süreci ve günümüz çalışma mekânlarını, JLL Türkiye, Proje Geliştirme Hizmetleri Direktörü Franc Neal; Cushman & Wakefield, Proje Yönetimi ve Danışmanlık Bölümü Yöneticisi Murat Can Elmalı ve Avcı Architects Kurucu Ortağı Selçuk Avcı’ya sorduk.
Franc Neal | Günümüzde, iş artık gittiğimiz yerin adı olmaktan ziyade yaptığımız bir aktivite olarak benimsenmeye başlandı. Çalışma alanları da bu duruma paralel olarak aktivite tabanlı bir yapıya doğru evrilmeye başladı. Diğer bir deyişle, her işin yapılış biçimi farklı olduğu gibi her firmanın bunu yapış şekli de farklılaşmaya başladı. Dolayısıyla bu zengin kombinasyon için tek ve mükemmel bir çalışma alanı çözümü yok. Çalışma alanlarının sürdürülebilir olması için kişinin taleplerinden ziyade işin yapılışına cevap vermesi gerekli.
Murat Can Elmalı | Geçmişte tamamen hiyerarşik ve daha kübik yapıda olan ofisler günümüzde daha esnek ve değişken ofis yapılarına dönmüş durumda. Ofis kullanıcıları ve yatırımcılar nezdinde de merak ve ilgiyle takip edilen bu dönüşümün ana sebebi; bilginin insanlar için her türlü somut materyalden daha önemli ve pahalı bir konumda olması. Bu durum birbirimize ve müşteriye ulaşma sürelerimizin saniyelerin altına düşmesini ve buna bağlı olarak bütün departmanların iç içe geçmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle bireysellikten uzaklaşarak esnek ve açık ofis sistemlerine daha çok geçildiğini görüyoruz.
Selçuk Avcı | Şahit olduğumuz değişimin, çalışma mekânlarında bireyselliğin ortadan kalkmasından ziyade; müşterek çalışma anlayışının ve bunun çalışma biçimlerinde mümkün olan pek çok permütasyonunun, bireyin çalışma ortamıyla etkileşime girdiği mekân türlerinin çeşitliliğini daha önemli kıldığını algılamaya yönelik bir eğilim olduğu görüşündeyim. İşin çoğunlukla ortaklaşa yapılan bir faaliyet olduğunun anlaşılması ve bireylere çalışma mekânlarında müşterek biçimde etkileşim kurmaya yönelik daha fazla fırsat verilmesi halinde yaratıcılığın artacağının farkına varılması sayesinde, izole çalışma mekânlarına giderek daha az ihtiyaç duyulmaya başlandı.

daha esnek ve değişken ofis yapılarına dönmüş durumda.” Murat Can Elmalı
Çalışma alanlarında sınırların bulanıklaşması: Geleneksel ofis hiyerarşisi |
Günümüz ofislerinde hiyerarşi (Cushman &Wakefield)
Çalışma şeklinin kendini tekrarlayan, son ürün bazlı görevlerden uzaklaşarak; yaratıcı düşünme, inovasyon ve adapte olabilirlik gibi etkenleri merkezine almaya başlaması çalışma ortamlarındaki işbirliğini daha önemli bir noktaya taşıdı. Bu anlamda ortak alanlar değer kazandı. Çalışma alanlarındaki bu değişim şöyle yorumlanıyor:
FN | Paylaşım ekonomisi dünya genelinde artık bir tercih değil; zorunlu bir yol olarak kabul görüyor. Dünya ancak birlikte yaratan, tüketen ve paylaşanların daha kolay ve mutlu yaşadığı bir yer haline geliyor. Bu yeni dünyanın bize kazandırmaya başladığı alışkanlıklardan biri de başkalarıyla ortak çalışma alanlarını paylaşarak hep birlikte öğrenmek, çalışmak ve yaratmak. Paylaşımlı ofisler hem dünyada hem Türkiye’de trend haline gelirken; bu şekilde çalışan insanların daha yaratıcı daha girişimci olduğunu gözlemliyoruz. Teknolojinin geldiği ve gittiği nokta da ofis alanlarında işbirliğini ve birlikte çalışmayı artırmaya yönelik. İşbirliği kavramı bugün neredeyse verimlilik ile eş anlamlı hale gelmiş durumda.
MCE | Günümüzde firmalar devamlılıklarını sağlayabilmek için yüksek oranda iletişim ve etkileşime ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle esnek ofis sistemlerine ek olarak klasik toplantı alanları dışında yarı resmi ve geçici toplanma alanları, dinlenme ve yemek alanlarında iletişimi artıracak uzun ve bütünsel masa kullanımları, inovasyonu ve yaratıcılığı tetikleyecek şekilde tefriş edilmiş hareketli ve değişken tartışma odaları gibi farklı alternatiflerin de oluşturulduğunu gözlemliyoruz.
SA | Ofis, geç dönem 20. yüzyıl kavramıdır; şirketlerin yükselişi ve sanayi devriminin geç aşamalarındaki üretim süreçleriyle doğmuştur. Dolayısıyla bu tarz çalışma biçimlerinin evrim geçirip kendi içlerinde rötuşa uğramalarının göreceli olarak anlaşılabilir olduğu kanaatindeyim. İşletmeler giderek daha karmaşık ve çok katmanlı hale gelirken, çözülmesi gereken sorunlar veya iyileştirilmesi gereken hususlar da, tek bir beyinden fazlasına ihtiyaç duymaya başladı. Çalışma yöntemlerine yaklaşımımızdaki bu değişimin ve dolayısıyla çalışma ortamı dahilinde müşterek etkileşimlerin oluşturulmasının sebebi, zihinlerin müşterekliğine yönelik ihtiyacın farkına varılmasıdır.
Dünya tarım, sağlık, lojistik gibi kritik sektörlere ileri teknolojiyi entegre etmeye başladı ve gelecek artık klasikleşmiş metotların yanı sıra yenilikçi ve teknolojik atılımlar sonucunda şekillenecek. Peki, çalışma alanları ve ofisler geleceğe hazır mı?
FN | Ofis alanlarının bugün itibariyle geleceğe hazır olduğunu söylemek şu anda çok mümkün görünmüyor ancak kullanıcı tarafında çok ciddi bir dönüşüm var. Bu dönüşüme cevap vermek üzere yoğun bir hazırlık süreci olduğundan bahsetmek mümkün. Aktivite tabanlı çalışma alanı tasarımı kapsamında, artık tüm gün masada oturmayan çalışan profili için masa telefonu yerine softphone kullanımı, ergonomik olarak destek vermesi için yüksekliği ayarlanabilir mekânizmalı masa tasarımları, işbirliğini desteklemesi için evinin salonundaki oturma düzeninde toplantı yapabilmesini sağlayacak ses ve görüntü sistemleri, bu aktif çalışanın kullanımına uyum sağlayabilen varlık ve gün ışığı sensörlü aydınlatma armatürleri ön plana çıkıyor. Tüm üreticiler kendi ürünlerini bu kapsamda değerlendirerek geliştiriyor, tasarımcılar da doğru araçları kullanarak doğru çalışma alanını tasarlamayı hedefliyor. Bu ürünleri içeren tasarımlar çalışma alanının işlevselliğini ve bu işlevsellik ise işin verimliliğini arttırıyor.
MCE | Teknoloji ve otomasyon sistemlerinin gün geçtikçe daha ileri gittiği günümüzde insan odaklı iş gücünün firmalar için çok verimli ya da sürdürülebilir olmadığını görüyoruz. Bununla beraber, firmaların artık yatırımlarını maksimum verim ve minimum maliyet getirecek şekilde planlıyor olması, şirketlerin ve çalışanların devamlılıklarını sağlayabilmek adına ofislerin değişmesini zorunlu hale getirmiştir. Ofislerin maksimum verimde çalışabilmesi için firmalar tarafından hızlı bir şekilde kabul gören yaklaşımları aşağıdaki gibi özetlemek isterim:
- Artık birçok ofiste yöneticiler de dahil olmak üzere çalışanlara ait sürekli masa ve oda yer almamaya başladı. Ofislerin belli noktalarında yapılan dolap alanlarına, çalışanlar özel eşyalarını bırakıp her gün farklı bir masada çalışabiliyor. Bu çalışma tipi, ofis içerisindeki insanların birbiri ile daha efektif iletişim kurmasını sağlarken, ofis dışında çalışanların da o gün için masalarının boş yere alan kaplamasına engel oluyor.
- Yatay ve düşeyde hareket edebilen masalar ile donatılmış esnek ofis sistemleri, günümüzde operasyonel ve organizasyonel olarak sıkça farklılaşan firmaların gayrimenkul ve inşaat yatırım maliyetlerini azaltıyor ve zamansal olarak verimliliği artırıyor.
- Günümüz açık ofislerinin zengin altyapılar ile donatılmasıyla, her çalışan ofisin her noktasında dünyanın diğer ucuna rahatlıkla erişebiliyor ve toplantılarını gerçekleştirebiliyor.
- Ofislerde konumlandırılan çok amaçlı ve esnek toplantı odası formatları ile 6 kişilik birkaç toplantı odası bir anda 40-50 kişilik bir konferans alanına dönüşebiliyor.
- Yeni nesil sanal ofis sistemleri ile birçok firma dünyanın ya da ülkenin birçok şehrinde üyelik sistemi ile ofis hizmeti veriyor. Sıklıkla mobilize olan kullanıcı ve firmalar bu üyelik sistemi ile dünyanın birçok noktasında ofis hizmeti alabiliyorlar.
SA | Üretim sistemlerimizin gelişimi ve iş dünyasıyla etkileşim konusunda bir devrime şahit olduğumuz açık. Endüstri 4.0 ifadesi, tam da bu değişikliği dile getirmek amacıyla türetildi ve bu kapsamda, aynı zamanda ‘nesnelerin interneti’ fikrini bünyesinde barındıran ‘büyük veri’nin kullanılmaya başlanması, dünyamızı tasarlamaya devam etme biçimimizi değiştiriyor.
Geçmişte, aşağı yukarı ‘kör’ bir biçimde çalışırken, şimdi farkındalık-üstü bir konumda bulunuyoruz. İnsanoğlunun bu kusursuz farkındalığının net sonucu, artık bilgileri çok daha basit bir biçimde bir araya getirip, derleyip düzenlemenin mümkün olması. Verinin her yerde ve her şekilde erişilebilir olması, bireyin işini her yerde ve her zaman yapabilmesini mümkün kılıyor.
Bu tür bir çalışma mekânı değişimi, ofislerin tasarlanma şeklini değiştiriyor. Doğrusunu isterseniz, çalışanların giderek daha bağımsız olma ve her yerden çalışabilme konusundaki özgürlüklerinin artmasıyla beraber, ofisler giderek bu bireylerin daha fazla zaman geçirmek isteyecekleri yerler haline geliyorlar; tıpkı evleri gibi…
Ekolojik tasarım ve enerji tasarrufu günümüz çalışma alanlarında ne kadar yaygın? Bir tasarımın üretiminden kullanımına kadar çevre dostu olması neden önemli?
SA | Sürdürülebilir düşünce toplumun tüm düzeylerinde bizi etkiler. İçinde yaşadığımız gezegen, hakim olmaktan çok itaat ettiğimiz bir organizma. İster bireysel isterse kolektif bir anlayışla tasarlanmış olsun, diğer tüm yapı tipolojilerinde olduğu gibi çalışma mekânlarında da, aldığımızdan daha fazlasını doğaya geri verebilmeyi düşünce sürecimize her yönden dahil etmemiz şart. Aslında bu, genel olarak çevreye en az zararlı malzeme ve sistemlerin kullanılmasından ibaret olan bazı basit kararlarla kolayca sağlanabilecek bir durum. Sürdürülebilirlik, tüm varoluş biçimlerimizin ötesinde tutulması gereken ve sonuçları hepimizi etkileyecek bir prensip.
*Bu içerik ERSA Mobilya Katkılarıyla Hazırlanmıştır.