Engin Başaran, Tüketici Uzmanı, Onursal Başkan
TÜDER, e.basaran4@gmail.com
Doğası, havası, tarihi yapıtları ve folklorik özellikleriyle tam bir cazibe merkezi olan Türkiye’de tatil seçim olanakları çok çeşitlenmiş, yurt içi/yurt dışından tüketicilerinin hizmetine sunulmuştur; ancak kalite ve güvenlik aynı oranda artmamış, birtakım sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sorunların kaynağı; kuşkusuz yalnızca mal/hizmet sunucular değil, tüketici bilincinin de gelişememesi ve yasal uygulamalardaki yetersizliklerdir.
Günümüz pazarlama koşullarında, reklam bombardımanı altındaki yerli ve yabancı tüketiciler her gün her saat, evde sokakta “cazip satılık yazlık/devre mülk” kampanyalarıyla ve aynı oranda “cazip ödeme koşulları” ile karşılaşıyorlar.
Ülkemizde dönemsel ikamet etmek için yazlık ev veya devre mülk almak isteyen yerli veya yabancı birçok tüketici; ayıplı mal veya ayıplı hizmetle karşılaşmamak, mağdur edilmemek için pazarlama koşullarının bu çeşitliliği karşısında rasyonel seçimler yapabilmek, ödeyeceği paranın tam karşılığını alabilmek ve aldatılmamak için “bilinçli olmak” zorunda. Tabii aynı oranda yasal olarak da mağduriyetlere geçit vermemek, ağır yaptırımlarla caydırıcı olmak gibi tedbirlere de şiddetle ihtiyaç var.
Günümüzde, “devre mülk” satımı konusunda çok sayıda tüketici mağduriyeti yaşanmış ve yaşanmakta. Bu bağlamda yaşanan sorunları şöyle sıralamakta ve bu sorunlardan ders almakta büyük yarar var:
- “Bedava tatil” veya “iki günlük bedava termal gezi” gibi söylemlerle otellere götürülerek yoğun bir reklama tabi tutulan tüketicilere, devre mülk sözleşmelerinin psikolojik bir etkiyle araştırmaya zaman bırakılmadan imzalatılması,
- Parası ödenerek satın alınmış, ama henüz inşaat halinde olan veya teslim tarihi geldiği halde teslim edilmemiş/tapusu verilmemiş devre mülkler,
- Sözleşmede belirtildiği halde ilgili tesislerde ortak alanların (havuz, otopark vb.) henüz tamamlanmamış olması veya başka işletmeye verilmiş olması,
Son yıllarda yaşanılan en önemli sorunlardan biri de “tüketicilerden alınan fahiş aidatlar”dır. Devre mülk satan şirketler; tüketicilere imzalatılan satış vaadi sözleşmesine “devre mülkün işletilmesi” hakkının satıcı şirkete verildiğine dair bir madde ekletmekte ve tüm sorunlar da bundan sonra başlamaktadır; henüz devre mülkte kalmayanlardan, tapusunu almayanlardan dahi bahçe bakımı, onarım vb. gerekçelerle yüksek aidatlar istenmekte ve bu haksız kazanca dönüştürülmektedir.
Bir örnek: Dört ay önce televizyon reklamlarında gördüğü bir firmadan devre mülk satın almaya karar veren bir tüketiciye, telefonla bilgi aldığı firmadan bir banka hesap numarası verilir ve tüketici parayı yatırdıktan sonra ev adresine bir sözleşme yollayacakları, bu sözleşmeyi imzalayıp onlara ilettikten sonra ev adresine devre mülk tapusu gönderecekleri söylenir. Ancak tüketici; hesaba para yatırdıktan sonra firmayı internetten araştırınca birçok kişinin mağdur edildiğini, satılan devre mülkün inşaat halinde olduğunu ve yıllardır bitmediğini görür. Tüketici aylardır cayma hakkını alabilmek için uzun, zahmetli ve pahalı bir yolda hak mücadelesi içinde çırpınıp duruyor!
Tüketiciler devre mülk alırken yaşanacak sorunları en aza indirmek için her şeyden önce “tapusu, iskânı, irtifa hakkı” olan, bitmiş projeleri tercih etmeli ve bizzat gidip yerinde görmelidir. Daha sonra sıkı bir araştırma yapılmalı, satıcı firmanın güvenilirliği sorgulanmalı, hakkındaki bilgiler/şikâyetler öğrenilmeli ve sonra karar verilmelidir. Yapılan sözleşmeler ise dikkatlice okunmalı, gerektiğinde içeriğine etki edilmeli ve bir nüshası mutlaka alınarak iyi saklanmalıdır. En önemlisi de tüketicinin hak ve sorumluluklarını bilmesi ve öğrenmesidir. Bu bağlamda; 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Yasası kapsamında çıkarılan 14.1.2015 tarihli Devre Tatil ve Uzun Süreli Tatil Hizmeti Sözleşmeleri Yönetmeliği’nde devre mülk satın alan tüketicinin hakları belirtilmiştir.
Tüketicinin kendinden kaynaklanmayan tüm sorunların çözümü için, tüketici örgütlerine danışılarak, tüketici hakem heyetlerinde ve tüketici mahkemelerinde hak aranmalıdır.