İstanbul’un 0-3 yaş arası çocuklar ve ailelerine uygun bir kent haline gelmesine öncülük eden İstanbul95 programının amacını, çalışmalarını ve işbirliklerini Bernard van Leer Vakfı’ndan Neslihan Öztürk ve Yiğit Aksakoğlu ile konuştuk.
“Bazı temel hizmetlerin var olması herkesin o hizmetlere eşit koşullarda erişebildiği anlamına gelmiyor. Eğer kentleri küçük çocuklar ve ebeveynlerine uygun yaşam alanları haline getirebilirsek, herkese uygun alanlar haline getirebileceğimize inanıyoruz.”
Bernard van Leer Vakfı bir süredir Kent95 adı altında farklı şehirlerde çeşitli çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalar nasıl başladı ve neyi amaçlıyor?
2050’de her 10 kişiden 7’si kentlerde yaşıyor olacak. Her yıl kentsel nüfusa küresel olarak 60 milyon insan ekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu sayılar daha yüksek. Dolayısıyla her geçen gün daha fazla çocuk, kentsel alanlarda doğuyor ve büyüyor. Fakat kentler özellikle küçük çocukların büyümesi ve tam potansiyellerine ulaşmaları için uygun değil. Barınma, eğitim ve sağlık gibi bazı temel hizmetlerin yanı sıra açık alanlar, ebeveyn desteği ve kent içi hareketlilik gibi konularda çok önemli sorunlar da bu hızlı kentleşmeyle birlikte ortaya çıkıyor. Bazı temel hizmetlerin var olması herkesin o hizmetlere eşit koşullarda erişebildiği anlamına gelmiyor. Eğer kentleri küçük çocuklar ve ebeveynlerine uygun yaşam alanları haline getirebilirsek, herkese uygun alanlar haline dönüştürebileceğine inanıyoruz.
Bernard van Leer Vakfı olarak küresel anlamda kentleşmenin getirdiği sorunlara 3 yaşında sağlıklı bir çocuğun boyu olan 95 cm’den bakarak üreteceğimiz çözümlerin tüm kentte yaşayan insanlar için iyi olacağını düşünüyoruz.
Peki, erken çocukluk diye de tabir edilen 0-3 yaş, kent planlaması açısından nasıl bir önem taşıyor?
0-3 yaş dönemi sadece kent planlaması için değil, her çocuğun tam potansiyeline ulaşabilmesi için büyük önem taşıyor. Son 20 yıldır yapılan araştırmalar artık net bir şekilde beyin gelişiminin ilk üç yılda %85’inin tamamlandığına, bu dönemde beyin hücreleri arasında kurulan bağların yaşamlarımızın geri kalanında etkili olduğuna işaret ediyor. Beyin gelişimini inşaat olarak düşünürsek, kaba inşaat ilk üç yılda tamamlanıyor. Anaokulu, ilkokul yıllarına gelindiğinde aslında çocuklar ancak var olan altyapı üzerine yeni bilgi ve becerileri inşa edebiliyorlar.
İlk üç yılda bir çocuğun beyninde dakikada 1 milyondan fazla bağlantı kurulabiliyor. Desteklenen, ilişki kurulan, sevgi ve şefkat gören çocuklar tam potansiyellerine erişiyorlar. Bu çocukların ilerleyen yaşamlarında daha uzun süre okula devam ettikleri, daha iyi gelire sahip oldukları ve suç işleme olasılıklarının düştüğüne işaret eden araştırmalar var. Ekonomik olarak da bu döneme yapılan her 1 TL’lik yatırımın 7 ile 10 TL arası geri dönüşü olduğu da ispatlanmış durumda.
Her yıl, İstanbul’da yaklaşık 220.000, Türkiye genelinde yaklaşık 1,2 milyon bebek doğuyor. Kentler, bu bebeklerin doğduğu, büyüdüğü ve kendilerini geliştirdikleri yerler olarak ya onları destekliyor ya da gelişmelerinin önünde engel oluşturuyor. Sadece eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak da yetmiyor, onların dil, bilişsel, duygusal ve fiziksel gelişimlerini destekleyen yaşam alanları yaratmak gerekiyor. Hava kirliliğinin olmadığı, trafik yerine yeşil alanlar ve meydanlarda vakit geçirebildikleri ve ebeveynlerinin onların gelişimlerini destekleyecek şekilde stressiz yaşadıkları alanlar yaratmamız açısından kent planlaması büyük önem taşıyor.
Projenin İstanbul’da yapılmasına nasıl karar verildi? İstanbul, bu projenin uygulandığı Bogota, Bhubaneshwar ve Sao Paolo gibi diğer şehirler ile kıyaslandığında çocuklar için tasarım anlamında nasıl bir yerde? İstanbul95’i diğer projelerden farklılaştıran ne gibi unsurlar var?
Bogota, Bhubaneshwar ve Sao Paolo gibi kentlerle İstanbul arasında elbette farklar var. Ama bakmamız gereken alanın benzerlikler olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle bu kentler ve dünyadaki kentlerin neredeyse tamamı, orta yaşlı, engelsiz erkekler tarafından tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Kentlerin yaklaşık üçte biri sokaklardan oluşuyor ve biz sokakları arabalar için yapıyoruz. Çocuklar ve kent deyince aklımıza sadece etrafı tellerle çevrilmiş oyun parkları geliyor. Dolayısıyla bu kentler, diğer birçok büyük kent gibi, aslında küçük çocuklar ve onlara bakım verenlerin perspektifinden planlanmamış durumda.
Çok basit olarak, çocuklu bir ebeveynin trafik ışıklarında karşıdan karşıya geçme süresi, engelsiz bir bireyinkine göre üç kat daha fazla vakit alıyor. Kaldırımlar genellikle yolların kenarındaki farklı amaçlar için kullanılan alanlar olarak düşünülüyor. Birçok kaldırım küçük çocuklu bir ebeveynin bebek arabasıyla evinden sağlık merkezine, markete veya parka gitmesi için uygun değil. Oyun parkları etrafı telle çevirili, zemini kauçuk kaplı ve içinde renkli plastik oyuncakların olduğu alanlar olarak tek-tipleştirilmiş durumda. Birçok kentte yöneticiler dezavantajlı çocukların nerede olduğunu ve onların ve ebeveynlerinin hangi hizmetlere erişimi olduğunu bilemiyor.
Biz bu sebeplerle kentler arasındaki farklar yerine benzerliklere odaklanarak tüm kentler için çözüm alanları yaratmaya, dünyada uygulanan farklı iyi örneklerden öğrenmeyi teşvik etmeye ve Türkiye’de de İstanbul özelinde iyi örnekler yaratmaya çalışıyoruz.
İstanbul95 farklı bileşenleri ve birçok iş birlikçisi olan bir proje. Bize biraz bu organizasyondan ve süreçten bahseder misiniz?
Bernrad van Leer Vakfı, İstanbul95 programında 10’dan fazla kurumla iş birliği yapıyor. Bu kurumlar arasında sivil toplum kuruluşları, kamu (belediyeler), özel sektör ve üniversiteler bulunmakta.
İstanbul95, içerisinde “ebeveyn rehberliği”, “veriye dayalı karar verme”, “parklar ve yeşil alanlar” başlıklı bileşenleri barındıran ve uygulama alanları farklı olan projelerin yer aldığı bir program. Programın her bir bileşeni için içerik geliştirme, uygulama, değerlendirme, iletişim, veri toplama gibi alanlarda destek aldığımız uzman kişi ve kurumlar bulunuyor.
Program kapsamında Beyoğlu, Maltepe, Sarıyer ve Sultanbeyli Belediyeleri; İstanbul95’i uygulayan partnerlerimiz. Belediyelerin uyguladıkları ev ziyareti temelli ebeveyn destek projesi için Boğaziçi Üniversitesi bir müfredat geliştirdi. Boğaziçi Üniversitesi ev ziyareti programlarının içeriği ve uygulama müfredatı oluşturulurken Jamaika’da bulunan West Indies Üniversitesi tarafından geliştirilen “Reach and Learn” isimli bir programla ve Amerikalı bir sağlık kuruluşu olan PATH isimli sivil toplum örgütüyle iş birliği yaptı. Süreçte, uygulanacak ev ziyaretleri programının etkisini ölçmek ve değerlendirmek için Frekans Araştırma Şirketi ile bir iş birliği yapıldı. Aynı zamanda belediyelerin uyguladıkları ev ziyaretleri sürecinde toplanacak verilerin girişleri için yazılım geliştiren Düşmekan isimli bir şirketle çalışıyoruz. Bu ekip de Boğaziçi Üniversitesi, Frekans Araştırma Şirketi ve belediyelerle birlikte eş zamanlı olarak çalışıyor.
İstanbul95 programının parklar ve yeşil alanlar başlıklı bileşeninde de akademi özel sektör iş birliği bulunmakta. Bu aşamada Superpool Mimarlık, Studio-X Istanbul ve Kadir Has Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi ile birlikte çalışıyoruz. Beyoğlu, Maltepe, Sarıyer ve Sultanbeyli Belediyeleri yine bu aşamada projenin uygulayıcı ortakları. Superpool belediyelerin yapımını gerçekleştirecekleri parkların tasarımlarını hazırlıyor. Columbia Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin kent laboratuvarı olan Studio-X Istanbul ise mimarlık, şehir planlama ve tasarım konularında, alanlarında uzman kişi ve kurumları ağırladığı toplantılarla İstanbul’daki şehir plancıları öğrencileri, mimar ve erken çocukluk uzmanlarını bir araya getiriyor. Kadir Has Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde de tasarım yüksek lisansı içerisinde farklı disiplinlerden tasarım öğrencilerini bir araya getiren bir stüdyo dersi uygulanmakta. İstanbul95’in bu bileşeninde Superpool ve Kadir Has Üniversitesi daha çok içerik geliştirici, Studio-X Istanbul ise alandaki uygulayıcıları bir araya getiren şemsiye bir kurum rolünde diyebiliriz.
İstanbul İlçe Belediyelerinde Çocuğa ve Aileye Yönelik Hizmetlerin İncelenmesi ve Haritalanması Projesi de İstanbul95 programı kapsamında gerek belediyeler gerekse diğer partnerlerimizin uygulama projeleri için veri sağlayan bir diğer program bileşeni. Bu proje de Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi ve TESEV tarafından hayata geçirildi.
Programın iletişim çalışmaları için de ayrıca Tribeca İletişim Danışmanlık’tan hizmet almaktayız.
İstanbul95 programının uygulandığı pilot belediyeler nasıl seçildi ve projede nasıl bir rol oynuyorlar?
İstanbul95 programını yürütmek için belediyelerin belirlenmesi aşamasında İstanbul İlçe Belediyelerinde Çocuğa ve Aileye Yönelik Hizmetlerin İncelenmesi ve Haritalanması Projesi bize çok yardımcı oldu. Bu haritalar gelir seviyesi düşük 0-4 yaş arası çocuk nüfusunun fazla olduğu bölgeleri, park ve oyun alanlarının ilçe içerisindeki dağılımların kolaylıkla tespit etmemizi sağladı. Elimizdeki veriye dayalı bu bilgileri ulaşabildiğimiz belediyelerin başkan ve başkan yardımcıları ile paylaştık ve İstanbul95 programındaki hedeflerimizi ve iş birliği niyetimizi anlattık. İkna olarak İstanbul95 programının faaliyetlerini hâlihazırda uyguladıkları sosyal çalışmaların içerisine dahil etmeyi ve bu çalışmalara kaynak ayırmayı kabul eden belediyelerle iş birliği geliştirdik.
Belediyeler İstanbul95 programında uygulayıcı rolünü üstlenmekteler. Yani ev ziyareti temelli ebeveyn rehberliği çalışmasını ve 0-3 yaş çocuklar ve onlara bakım verenler için tasarlanmış parkların yapımı çalışmalarını gerçekleştiriyorlar. Projeye içerik ve hizmet sağlayan kurumlarla (üniversite, sivil toplum ve özel sektör) ilişkileri de birebir kendileri yürütüyorlar.
İstanbul İlçe Belediyelerinde Çocuğa ve Aileye Yönelik Hizmetlerin İncelenmesi ve Haritalanması Projesi’nden Örnekler
Programın bileşenlerinden biri “veriye dayalı karar verme” ve bu kapsamda çocuğa ve aileye yönelik hizmetlerin incelendiği interaktif haritalar tasarlandı. Bu interaktif haritalar üzerinden kimler, nasıl verilere ulaşabilir ve bu veriler nasıl kullanılabilir?
Kısaca haritaların hazırlanma süreciyle ilgili bilgi verelim. Haritalar, Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi ve TESEV iş birliğinde hazırlandı. İstanbul’daki her bir ilçenin sokak sokak emlak rayiç bedelleri üzerinden bir tespit yapılarak elde edilen veriler haritaların üzerine yerleştirildi. Ardından TÜİK’ten (Türkiye İstatistik Kurumu) alınan nüfus verileri emlak rayiç bedelleri belirlenen sokak haritalarının üzerine eklendi. Ardından ilçe belediyelerinin sağladıkları her bir sosyal yardım, hizmet vb. çalışma bilgisi de tek tek toplanarak bu haritaların üzerine eklendi.
belediye.istanbul95.org adresinden ulaşılabilen haritaları incelediğinizde, belediyelerin verdikleri sosyal hizmetleri, park, kreş, sağlık merkezlerinin adres, ücret, altyapı (çalışan sayısı, metrekare, hizmet verdiği yaş aralığı, çalışma saatleri vb.) bilgilerini öğrenebilirsiniz. Belediyelerin sağladıkları tüm hizmetleri bu haritalardan görmek mümkün. Belediyeler bu verileri, kendi ilçelerinde herhangi bir sosyal hizmeti planlarken, o hizmetin o bölgede kaç kişiye ulaşacağını ya da o bölgede böyle bir hizmete ihtiyaç olup olmadığını tespit etmek için kullanabilirler.
Programın bir diğer bileşeni olan “Ev Ziyareti Temelli Ebeveyn Rehberliği” neleri kapsıyor? Bu projeye dahil olan aileler nasıl seçildi? Şu ana kadar yapılan çalışmalardan nasıl geri dönüşler aldınız?
Ev ziyareti temelli ebeveyn rehberliği programı, yeni doğum yapmış, sosyal ve ekonomik açıdan dezavantajlı ailelere destek vermeyi amaçlayan bir program. Gebeliğin son ayından itibaren ev ziyaretçisi diye adlandırdığımız sosyal çalışmacı her iki hafta bir anneyi ziyaret etmeye başlıyor. Ev ziyaretlerinin ilk 6 ayı ağırlıklı olarak annenin duygusal durumuna ve bebekle annenin beslenmesine odaklanıyor. Bebek 18 aylık olana kadar uygulanan programın temel hedefi, beyin gelişiminde ebeveyn-bebek ilişkisinin önemini aktarabilmek ve ebeveynlerle bebekleri ile sağlıklı iletişim kurabilecekleri ortamların nasıl hazırlanabileceğiyle ilgili bilgiler paylaşmak. Her ev ziyaretinde anneye bebeğin içinde bulunduğu yaş itibarıyla beyin gelişimi hakkında bilgiler verildikten sonra bebeğin gelişimini destekleyecek oyun ve faaliyetler anneyle birlikte yapılıyor. Ev ziyaretleri için hazırlanan müfredatın hedef kitlesi sadece anneler değil. Bebeğe bakım veren büyük anne, büyük baba ve babalar da hazırlanan müfredattan bilgi alabiliyor ve ev ziyaretleri esnasında uygulanan faaliyetlere katılabiliyor. Her belediyede ev ziyareti yapan ekiplerin yine belediye içerisinden bir süpervizörü bulunuyor. Tüm süreç ise Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden akademisyenlerin süpervizörlüğünde gerçekleşiyor. Programın müfredatını da hazırlayan akademik ekip ayda bir belediyelerde ev ziyareti yapan ekiplerin süpervizörlerine süpervizyon vererek programdaki gelişmeleri güncel olarak takip edebiliyor. Bu da müfredatın sahadan gelen geri bildirimlerle revize edilmesine ve daha verimli işlemesine olanak tanıyor.
Aileler, İstanbul İlçe Belediyelerinde Çocuğa ve Aileye Yönelik Hizmetler Haritası’ndan tespit edilen, çocuk nüfusunun yoğun olduğu ekonomik dezavantajlı bölgelerden belirlendi. 3. çocuğunu büyüten bir annenin “Emzirirken çocuğumun gözünün içine bakıp onunla konuşmam gerektiğini, beni anlayabildiğini ve bu iletişimin onun gelişiminde faydalı olduğunu daha önce bilmiyordum” demesi gelen en anlamlı geri bildirimdi.
Programın bir de tasarım ayağı var. Proje kapsamında bu alanların tasarlanması ve uygulanması konusunda nasıl çalışmalar yapılıyor?
Öncelikle Kadir Has Üniversitesi, İstanbul Çalışmaları Merkezi ve TESEV iş birliğinde İstanbul’un bir sosyal atlasını hazırladık. Her iki kurum da titiz ve özverili bir çalışmayla Türkiye’de ilk defa yerel ve ulusal veriyi birlikte kullanarak bahsettiğimiz haritaları ürettiler. İstanbul genelinde bu haritalar bize en dezavantajlı ve en çok küçük çocuğun olduğu mahalleleri gösteriyor. İlçe bazında haritalar ilçe belediyelerinin sağladığı, kreş, sağlık ve park gibi hizmetleri de gösteriyor. Böylece her bir ilçe belediyesi hangi bölgelerde daha çok ve dezavantajlı çocuk olduğunu ve bu bölgelere göre kendi hizmetlerinin dağılımını net bir şekilde görebiliyor. Daha önceden de bildiğimiz ama haritaların bize net bir şekilde gösterdiği bir şey var; sosyo-ekonomik farklılaşma E-5 ve TEM gibi belirleyici bazı çizgilerle hizmetlere erişimin de farkına işaret ediyor.
Biz birlikte çalıştığımız dört ilçe belediyesiyle, bu haritalar aracılığıyla belirlediğimiz mahallelerde gösterdikleri alanlara 0-3 yaş ve ebeveynlerine uygun parklar tasarlayıp, belediyelerle birlikte inşa ediyoruz. Bu dört örnek üzerinden bu tür parklar yapmanın düşük maliyetli, basit tasarımlara dayanan fakat çocukların gelişimine önemli katkısı olan alanlar yaratmanın mümkün olduğunu gösterebilmeyi amaçlıyoruz.
Tasarım sırasında birlikte çalıştığımız Superpool öncelikle 0-3 yaş arası çocuklar ve ebeveynlerine uygun bir park tasarımı rehberi geliştirdi. Rehber bu yaş grubundaki çocukların ve ebeveynlerinin ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlara cevap verecek tasarım elemanlarına değiniyor. Bu rehberden ve üretimi sırasında edindikleri bilgilerden hareketle Superpool çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerini destekleyen tasarım öğelerinin yanı sıra, su, gölge ve güvenlik gibi ebeveyn ihtiyaçlarını da gözeten tasarımlar geliştiriyor.
“Gayrimenkul yatırım şirketlerini de daha çok aileye ve çocuğa ulaşabilmek için önemli potansiyel partnerler olarak görüyoruz. Onlarla da işbirlikleri geliştirmeyi planlıyoruz.”
Pilot uygulamaların tamamlanmasının ardından İstanbul95 projesi nasıl devam edecek?
Pilot uygulamaları yaparken tüm paydaşlarımızla birlikte çok şey öğreniyoruz. Her bir hatayı, karşılaşılan güçlük ve sorunu bir öğrenme fırsatı olarak görüyoruz. Partnerlerimizle birlikte yürüttüğümüz bu çalışma sadece ulaşmaya çalıştığımız aileleri ve çocukları değil, hepimizi dönüştürüyor. Dolayısıyla pilot dönemini, yaygınlaştırmadan önceki çok önemli bir öğrenme ve birlikte gelişme dönemi olarak görüyoruz.
Türkiye’de ise özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehir belediyeleri ile iş birliğine önem vererek, veriye dayalı karar verme araçlarını yaygınlaştırmak, ebeveyn destek programlarını daha çok aileye ulaştırmak, yeşil alanların daha çok küçük çocuklar ve ebeveynlerine yönelik tasarlanmasına katkıda bulunmak ve kent içi hareketlilik konusunda iyileştirme örnekleri oluşturmak istiyoruz.
Gayrimenkul yatırım şirketlerini de daha çok aileye ve çocuğa ulaşabilmek için önemli potansiyel partnerler olarak görüyoruz. Onlarla da işbirlikleri geliştirmeyi planlıyoruz.
Bundan sonraki dönemde öğrendiklerimizden hareketle daha fazla kamu kaynağını harekete geçirmek üzere bir teknik destek altyapısı kuruyoruz. Küresel ölçekte çalışan bir Vakıf olarak Harvard Üniversitesi Kennedy Yönetişim Okulu, Columbia Üniversitesi Dart Gazetecilik Merkezi, Johns Hopkins Üniversitesi, Gehl Mimarlık, Dünya Sağlık Örgütü ve Susam Sokağı gibi çok farklı kurum ve kuruluşlarla Türkiye’den kurum ve kuruluşları bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. Yakın dönemde Türkiye’den yurt dışına saha ziyaretleri kadar, yurt dışından Türkiye’ye farklı ülkelerden temsilcilerin gelmesini sağlayarak ürettiğimiz iyi örnekleri küresel olarak yaygınlaştırmak istiyoruz.
bi_özet gayrimenkul | 5. sayı | Temmuz 2018
“Kente Çocukların Gözünden Bakmak: İstanbul95” için bir yorum