Banu Binat, Yüksek Mimar Binat İletişim & Danışmanlık, banu@binatdanismanlik.com
Kriz, uzun bir süredir korkulu rüyamızdı. Şimdi ise onunla yüzleşme zamanı geldi. Krizin eşiğinde ya da tam içindeyiz. Önümüzdeki günlerde ne göreceğimizi artık tahmin edemiyoruz. Yıllardır sektördeki firmalar için yaptığımız çeşitli SWOT analizlerinde tehlike olarak hep krizi gösterdim; B planlarını hep krize göre oluşturdum. Krizle karşılaşma anında sektörün durmaması gerektiğini, işlere daha sıkı sarılmak gerektiğini düşünerek öneriler geliştirdim. Kriz kavramı hep bir son, hep bir panik, bir uyarı etkisi bıraktı bende. Geçen hafta, Mimarlık Okulları Bölüm Başkanları’nın her yıl düzenlediği MOBBIG toplantısını kısmen izleme şansım oldu. Konu krizdi ve pek çok farklı açıdan ele alındı. İlginç bir şekilde o günün sonunda bende iz bırakan birkaç basit cümlenin etkisi ile olumlu düşünmeye başladım. Elekte kalanlar: “Kriz, yaptığımız hiçbir şeyi eskisi gibi sürdüremeyeceğimizi söylüyor bize”. “Aniden ortaya çıkan bir değişiklik durumu bu, her şeyi yeniden ele almak, iyileştirmek için de bir fırsat”. Yani Gayrimenkul sektörü, yapı sektörü için de bir fırsat eşiğinde olabiliriz. Evet, bir değişim olacak; bu kaçınılmaz. Ama değişimin ibresi olumluya döndürülmeli.
Şimdi bu süreci nasıl olumluya çevireceğimizi düşünmemiz, bunun için çalışmamız, fikir üretmemiz gerekiyor. Gayrimenkul sektörü pek çok açıdan etkileniyor son gelişmelerden. Fiyatların düşmesi, üretim hızının düşmesi belki de alıcıya, yatırımcıya iyi gelecek, ister istemez yeni bir hareket başlayacak. Yaratıcı finansal modeller bulunmaya başlandı bile.
Tüketici olarak önce tasarruflu olmayı, gereksinimlerimize göre tüketmeyi bu dönemlerde hatırlıyoruz. Dinamik düşünenler, inovatif çözümler bulanlar karşılığını bu dönemlerde daha fazla alıyor. Değer yargılarımız, sorgulama biçimimiz değişiyor, derinleşiyor. Başımızı kaldırıp etrafımıza bakacak fırsatı bulmuş oluyoruz. Gayrimenkul alırken, kiralarken ya da bir projeyi hayata geçirirken artık daha hassas olma vakti geldi.
Öte yandan mevcut konut, ofis ve AVM stoğumuz o kadar fazla ki bu konuda da bir çözüme gitme zamanı geldi; daha da fazlası üretilmeden öncelikle mevcudun ne olacağını görmemiz gerekiyor. Dönüşüm, yeniden işlevlendirme gibi çözümlerle yatırımcılar için yeni fırsatlar doğarken, evini ofisini değiştirmek, yenilemek isteyenler için de bu dönemde farklı alternatiflere, uygun koşullarla ulaşmak mümkün olacak. Fırsatların yanı sıra tehlikelere karşı da dikkatli olmak lazım, satın almalarda ve özellikle kiralamalarda iyi bir ön araştırma şart. Neden mi? Örneğin, ilgilendiğiniz mülk hacizli olabilir.
Gayrimenkul sektörünün son yıllardaki ivmesi pek çok farklı sektörden göç almasına sebep oldu. Turizm, tekstil, yeme&içme gibi sektörlerden gelen müteahhitler oldu. Bu sektörü cazip kılan tabii ki kârlı olması ama (genellersem) hepsi bir şeyi unuttu: Bu alanda üretim yaptığınızda 1’e 5 almak güzel bir hedef ama inşaat, insan odaklı olmalı. Bir binanın uzun ömürlü olması, afetlere/risklere dayanıklı olması, sağlıklı yaşam alanları sunması gibi detaylar yeni nesil inşaatçılar için gereksiz gider kalemleri gibi gözüktü. Alınan her kararın hayati önem taşıdığını düşünmeyen, bu konuda bilgi birikimi olmayan karar vericiler ile kontrolsüz ilerleyen bir süreç yaşadık. Yani konusunda uzman olmayanlar hayati değeri olan işlere girdiler. Bu krizdeki değişim iyi olanların çalışmalarını sürdürmesine, iyi olmayanların da bu alanı terk etmesine sebep olacaksa çok iyi bir yol kat edeceğiz demektir. Gayrimenkul alıcısının bu farkı görmek ve değerlendirmek için bu dönemde vakti var.
Sonuç olarak gayrimenkul sektöründe önümüzde pek çok imkân var, alıcının/kiracının seçme şansı var. Kısacası iyi olan kazanacak; iyi olmayan da iyileşmek zorunda kalacak.