/// Aydınlatma Merkezi’nin Katkılarıyla///
bi_özet gayrimenkul gazetesi’nin Aydınlatma Merkezi’nin katkılarıyla hazırlanan yeni bölümünün ilk içeriğinde Aydınlatma Merkezi Genel Müdürü Y. Endüstri Ürünleri Tasarımcısı Utku Başkır, ışığı algılar üzerinden ele alıyor ve 7. element olarak adlandırdığı LED’in özelliklerinden ve görsel algıya etkilerinden bahsediyor.

İnsanın çevresi ile bağı olan duyular içinde “görsel algı ve görerek hissetmek” yolculuğu, çok bilimli ve interdisipliner bilgi ve tecrübe bütünü ile tanımlanabilir. Görme eylemi ile başlayan fizik bilimi yolculuğu, insanın yüzyıllarca ateş ve güneş ile yaşadığı tecrübenin genetik mirası ile her görsel tecrübede buluşur.
İnsan vücudunun en gelişmiş ve adaptasyon kabiliyeti en yüksek organı olan göz, gün ışığında binlerce lüks aydınlık düzeyinde hayatı tecrübe edip algılarken, 1 lüks düzeyinde bir ayışığı akşamında dahi dünyayı, çevresini ve canlıları algılamaya devam eder. Bu nedenle gözün üstün adaptasyon özelliği insanların salt karanlık ile aydınlık arasındaki algı derecelerini bağıl ve öznel bir boyuta taşır. Her ne kadar bizler aydınlatmayı “lüks” değeri ile rasyonel ve ölçülebilir halde tanımlamaya çalışsak da geleneksel aydınlatmadan LED teknolojisine uzanan hikâyenin içinde “Işığı ve ışığın mekân algısına etkisini” tanımlayabilecek geleneksel ve yeni birçok tanım ve kavramdan bahsedebiliriz.
7.Element LED: Yeni Algılar Yaratabilir mi?
LED ışık kaynaklarını geleneksel ışık kaynakları ile karşılaştırdıktan sonra onları yepyeni bir element olarak tanımladık. Peki, bu yeni element yepyeni mekânsal ve yaşamsal algılar yaratabilir mi?
Merkezsizlik: Ateş, güneş ve geleneksel lamba gibi merkezcil ışık kaynakları yüzyıllarca insanlarda alışkanlık ve kalıcı algılar yaratacak kadar tek yönlü bir iz bıraktı. Çevremizdeki nesnelerin ve mekânın noktasal bir ışık kaynağı ile algılanmasının yanı sıra farklı ışık katmanları olarak merkezi olmayan çizgisel, eğrisel, düzlemsel LED ışık kaynakları ile aydınlatılmasının değişimini yaşıyoruz.
Formdan bağımsızlık: LED ışık kaynakları ile noktasal ve merkezcil prensibin şartladığı formların dışında daha özgür noktasal, piksel bazlı, lineer, eğrisel, düzlemsel ve organik formların tasarlanabildiği armatürler yaratmak mümkündür. Bu nedenle ışığın form değiştirmesi, ışığın mekânın içinde bir yapı elementi halini alarak algıları da değiştirmesi için yepyeni bir yol açıyor.
Kompaktlık: LED ışık kaynakları geleneksel ışık kaynaklarına kıyasla çok daha küçük ebatlara sahip olması nedeniyle mimariye entegrasyonu daha kolay bir element olarak kullanılır. Bu özellik mekân aydınlatmasında gizli aydınlatma ve entegre aydınlatma kullanımlarını geliştirerek mekânın algısını farklı bir boyuta taşır.
Dokunulabilirlik: Eskiden ışık dokunmaya ve yaklaşmaya çekindiğimiz bir obje iken daha az ısı yayan LED teknolojisi ile bir lambaya dokunmak, ışıklı bir bank obje üzerinde oturmak artık yeni bir gerçek. Işık bize daha yakın ve dokunulabilir, hatta giyilebilir. Günümüzde “wearables” (giyilebilir ışık) kavramı ile insanlar da mekânsal algının bir parçası olacaklar.
Modülerlik: Mekân tasarımında tekrar ve modülerlik çok temel bir kavramdır. Geleneksel ışık kaynakları mekân tasarımına modülerlik anlamında kısıtlarla hizmet etti. LED ve OLED ışık kaynakları 3 boyutlu modülerlik özelliği sayesinde bir yapı elemanı gibi işlenebilir ve malzemelere entegre edilerek tekrarlı yüzey ve hacimler yaratabilirler.
Gökkuşağı etkisi: İnsanlar yüzyıllarca ateş ve güneşi tecrübe ederek sıcak beyazdan soğuk beyaza uzanan bir renk sıcaklığı aralığında çevreyi ve mekânı deneyimlediler. RGB, RGBW LED ışık kaynakları mekânlarda çeşitli renkte yüzeylerin farklı renkte ışıklarla aydınlatılmasına olanak sağlıyor. Sınırsız kombinasyon sunan bu renkli teknolojiyi “renk bilimi” prensipleri ile kullanmak gerekiyor. İki rengin birleşiminde gözümüzün bambaşka bir renk algılayacağı gerçeğini ihmal etmemek gerekiyor.
Gün ışığına yönelim: Biliminsanları her zaman gün ışığı renk spektrumuna en yakın karakteri sağlayabilmek için çalışmalar yapıyor. Enkandasen, halojen ve metal halide gibi geleneksel ışık kaynaklarına kıyasla LED teknolojisi bu amaca ulaşmak konusunda çok daha gelişmiş özelliklere sahip. Günümüzde “moodlighting”, “humancentriclighting” (insan odaklı aydınlatma) gibi kavramların doğmasının temelinde insanın hormonal ve yaşamsal döngüsünün gün ışığı ile yüzyıllardır olan bilimsel ilişkisi yatıyor.
İnteraktiflik ve canlılık: Işığı daha önce hayatımızda “aç-kapa” ilişkisi ile yaşadık. Günümüzde ışığın interaktif veya programlanabilir senaryolarla mekânın farklı algılarını yarattığını görüyoruz. Sensörler ile ışık kaynaklarının insan yaşamı ile etkileştiğini ve ışığın artık yaşamımızda hareketli ve yaşayan algılar yarattığını söyleyebiliriz. LED ışık kaynaklarının tamamen dijital kontrole uygun elektronik altyapıya sahip olmaları ise bu gelişimin en büyük nedeni.
7. Element LED: Geleneksel Görsel Algıları Değiştirebilir mi?
Yeni jenerasyon ışık kaynakları ile tanışma sürecinde hem tasarımcılar hem de son kullanıcılar bu yeni deneyimi eski alışkanlıkları ile kıyaslamaya başladılar. Önceki bölümde tanımladığım her farklılık insan için alışılması gereken yeni bir algı formudur aynı zamanda. İnsan her ne kadar yeniliklere açık olsa da, yenilikleri deneyimlemeye başladığında eski konfor ve alışkanlıklarını sorgulamaya başlıyor.
Halojen, kompakt floresan, enkandesan lambalardan geçişte yeni neslin avantajlarını tadarken insanlar halojenin renk sıcaklığını, floresanın difüze ışık dağılımını görsel ve his boyutunda aramaya ve özlemeye başladılar. Üreticiler ise LED ışık kaynaklarını bu alışkanlıkları tekrar sağlayacak derecede teknoloji ile şekillendirmeye başladılar. Bu değişim ve alışma süreci birkaç jenerasyona yayılacak. Çünkü bu süreçte dünyada LED aydınlatma dönüşümü devam ediyor olacak. New York’ta Times Square’de yılbaşı kutlamasından Bali’de mum ışığında bir tatile gittiğinizde hala algısal ve hissi bir uçurum yaşayacaksınız.
Tüm bu değişim yaşanırken bilimsel temele dayanan kavramları değiştirme gücünden çok LED’in dönüştürme ve geliştirme niteliklerinden bahsedilebilir. Temel kavramlarla bu artı değerlerin algısal etkilerini düşünelim:
Derinlik ve Boyut Etkisi: LED ışık kaynakları mekânın üç boyutlu algısını güçlendirecek ve farklılaştıracak karakterlere sahiptir. Merkezsiz ve formdan bağımsız olması mimari aydınlatma tasarımında yeni bir yaklaşım olarak kullanılıyor. Noktasal merkezcil aydınlatma alışkanlığını yeni katmanlarla destekliyor.
Gölge Kontrolü: Gölge sayısı ve açısının kontrolü LED ışık kaynakları için daha kritik bir sorundur. Tek noktasal olmayan LED ışık kaynaklarının gölge efektlerinin doğru optiklerle kontrol edilmesi gerekir. Aksi takdirde insan gözünün alışık olmadığı çok sayıda kademeli gölge yaratmak gibi algısal bir karmaşa ve görsel kirlilik oluşturulabilir.
Gün Işığı ile İlişki: LED ışık kaynaklarının bilgisayar ve gün ışığı sensörleri ile kontrolü sonucu gün ışığının farklılık gösterdiği günlerde ofis, hastane gibi yapılarda mekândaki aydınlık düzeyinin ve renk sıcaklığının adaptif olarak ayarlanması ile mekânın aydınlığı ve hissiyatı yönetilebilir.
Kamaşma Kontrolü: Geleneksel ışık kaynaklarına kıyasla daha yüksek ışık şiddetine sahip LED ışık kaynaklarının doğru optik tasarımla kamaşma kontrolünün sağlanması gerekir. Bu faktör mekânın konfor algısını doğrudan etkileyen görsel bir unsurdur.
Dokuların ve Renklerin Doğru Algılanması: LED armatürler tasarım, optik ve tipoloji çeşitliliği ile dokuların ve malzemenin daha doğru algılanmasını sağlar. Işık kaynaklarının renk sıcaklığının çeşitliliği ve renk geriveriminin yüksek olduğu versiyonlar renklerin daha doğru algılanmasına yardımcı olur. Ayrıca LED ışık kaynakları ile özel birtakım çipler belirli renklerin daha baskın ve etkin algılanmasını sağlayabilir.
Hiyerarşi ve Oryantasyonun Algılanması: Mekân algısında oryantasyonun ve hiyerarşinin algılatılmasında derinlik, düzlemler ve kademelerin algılatılması önemlidir. Işığın renk sıcaklığı değişimi, dimlenebilmesi, farklı renklerde aydınlatabilmesi, farklı açılarda ve formlarda ışık dağıtımına sahip olması gibi özellikler sözkonusu algıları geliştirir.
Kontrast ve Eşdağılım: Mekânın mimari tasarımında ışığın algı ve fonksiyona en çok etki ettiği faktör kontrasttır. Mekândaki form ve objeleri bütünsel veya bağımsız tanımlamamız için kullandığımız görsel kavram diğer uçta eşdağılım kavramı ile tanımlanır. LED ışık kaynaklı armatürler gelişmiş optik seçenekleri ile difüzör, lens, reflektör gibi farklı teknolojilerle kontrast ve eşdağılım faktörlerinin dengeli tasarımı için olanak sunarlar.
His ve Ambiyans için Işık Katmanları: Mimari aydınlatma tasarımında aydınlatma katmanlarının kullanımı geleneksel yöntemde de mevcuttur. LED teknolojisi her aydınlatma katmanının bağımsız ve dinamik kontrol edilmesini sağlayarak mekânda renk, aydınlık düzeyi ve renk sıcaklığı değerlerini parametrik olarak programlamamıza ve tasarlamamıza imkân sağlar.
Tüm bu yeni kavramlar mimari aydınlatma tasarımında mekân algısını güçlendiren, yeni deneyimler yaratacak tasarımlara ışık tutuyor. Işığın yeni bir element olarak hayatımızı güzelleştirme gücü ve etkisi çok daha fazla.
Bizler bu yeniliklerin heyecanını yaşarken yine de ateş, mum ve güneşin ışığıyla gölgesini hayatımızda her daim isteyeceğiz.
/// Aydınlatma Merkezi’nin Katkılarıyla///
bi_özet gayrimenkul | 7. sayı | mart 2019