“InnDesign-Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu” Otel Yapılarında Yenilemeye Odaklandı

Akdeniz Tanıtım organizasyonu ve Projem dergisi iş birliği ile “InnDesign-Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu” 13-16 Kasım 2019 tarihleri arasında Konyaaltı Nazım Hikmet Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Kırkın üzerinde firma ve tasarım ofisinin katıldığı fuar ve iş platformunun ilk iki gününde üç farklı konu başlığında yedi oturum yapıldı. bi_özet gayrimenkul, etkinliğin basın destekçisi olarak panelist ve moderatörlere otel yapılarında yenileme konusunu sordu. Tasarımcı Sokağı’ndaki mimar ve iç mimarlarla görüşmeler yaptı.

InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Yapex Design’ın izniyle

InnDesign’da Birinci Gün Otellerde Yangın Güvenliği ve Tesisat Ele Alındı

InnDesign’ın ilk günü, Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) & İç Mimarlar Odası’nın organize ettiği “Otel Yapılarında Yangın Güvenliği Tasarım ve Uygulama” paneli ile başladı. Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen ve İçmimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İlker Biçer’in açılış konuşmalarının ardından TÜYAK Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç moderatörlüğünde ilk oturum gerçekleşti. Dr. Kazım Beceren, otellerde mimari yangın tasarım kaçış yolları, tahliye esasları, kaçış kapıları, yangın yalıtımından ve otel odaların özelliklerinden bahsetti. Otellerdeki en büyük yangın sebebinin yatakta içilen, unutulan sigaralar olduğunu belirten Beceren, Türkiye Yangından Korunma Yönetmeliği ile ABD’nin National Fire Protection Association (NFPA) maddelerini karşılaştırmalı olarak anlattı. TÜYAK Başkanı Taner Kaboğlu, TÜYAK’ın amaç ve çalışmalarından bahsettikten sonra otellerde söndürme sistemleri yangın dolapları, sprinkler sistemleri, itfaiye su alma ve su verme sistemleri, hidrant sistemi hakkında bilgi verdi.

InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Fotoğraf: Yapex Design’ın izniyle

Yine Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturum ise Duhan Portakal ve Dr. Gökhan Balık’ın sunumlarıyla devam etti. Daha teknik konulara ağırlık verilen bu oturumda Duhan Portakal duman kontrol sistemleri, otellerde duman tahliyesi, merdiven basınçlandırması konuları üzerinde durdu. Doğal ve mekanik duman tahliyesi arasındaki farklardan bahseden Portakal, duman kontrol sistemlerinin periyodik kontrol ve bakımının önemini vurguladı. “Yangın Alarm Sistemi ve Yangın Otomasyonu, Yangın Algılama Sistemi, Duyuru Sistemleri, Acil Aydınlatma, Yönlendirme, Yangın Senaryosu” başlıklı konuşmasında Dr. Gökhan Balık, acil anons sisteminden, sesli ve ışıklı uyarı sistemlerinden bahsetti.

Moderatör Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç panelle ilgili “Türkiye’nin en büyük eksiklerinden biri yangın konusundaki bilgilerdir. Bu panelin amacı doğru bilgileri yaygınlaştırmaktı” dedi. InnDesign’ın yeni ürün ve teknolojilerin tanıtımı açısından yararlı olduğunu belirten Kılıç, fuarın bu konuda çalışanları bir araya getirmesi açısından da önemli olduğunu vurguladı.

İlk gün Türkiye Tesisat Mühendisleri Derneği’nin (TTMD) organize ettiği “Otellerde Enerji Verimli ve Sürdürülebilir Mekanik Tesisat Yatırımları Paneli” ile devam etti. Moderatörlüğünü Dr. Kazım Beceren’in yaptığı oturumda Meriç Sapçı, merkezi sulu soğutma sistemlerinde enerji verimliliği hakkında konuştu. Oturumun ikinci konuşmacısı Atalay Türkeş merkezi sistemlerde yeni nesil hidronik balanslama ile enerji verimliliğinin yükseltilmesinden bahsetti.

Doç. Dr. İbrahim Atmaca’nın moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturumda Fikret Özgümüş turizm tesislerinde topyekûn atık su arıtma sistemleri ile geri kazanım yöntemleri ve tesisatta su filtrasyonu ve şartlandırmanın enerji verimliliğine etkisi hakkında bilgi verdi. İkinci konuşmacı M. İlker Şahin “Uygulamacı Gözüyle Mekanik Tesisatta Doğru Boru Tipi ve Malzemelerinin Seçimi ve Sistem Performansına Etkisi” başlıklı konuşmasında çelik ve plastik boruların avantaj ve dezavantajlarından bahsetti. Boru seçiminde dikkat edilmesi gereken kriterlerle ilgili uyarılarda bulundu.

InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Fotoğraf: Yapex Design’ın izniyle

InnDesign’da İkinci Gün: Otel Yapılarında Yenileme Trendleri ve Markalaşma

14 Kasım’daki “Otel Yapılarında Yenileme Trendleri ve Markalaşma Paneli”nde; “Yenilemede Çevre Dostu Ürünler”, “Öyküsü Olan Otel Tasarımları” ve “Turizmde Marka Değeri Yaratma” başlıklı üç oturum gerçekleşti. Panel Türkiye İMSAD Başkanı Ferdi Erdoğan’ın turizm sektörü hedeflerine değinen açılış konuşmasıyla başladı.


14 Kasım’daki “Otel Yapılarında Yenileme Trendleri ve Markalaşma Paneli”nde; “Yenilemede Çevre Dostu Ürünler”, “Öyküsü Olan Otel Tasarımları” ve “Turizmde Marka Değeri Yaratma” başlıklı üç oturum gerçekleşti. Panelin katılımcılarından Ferdi Erdoğan, Atila Gürses, Hülya Aybek, Hasan Sökmen, Burçin Cem Arabacıoğlu, Cüneyt Darı, Ülkay Atmaca, Kaan Kaşif Kavaloğlu ve Nida Sözügeçer panelle ilgili sorulara yanıt verdi.


Gelecek yıllarda otel yapıları yenileme sektöründe nasıl bir pazar büyüklüğü öngörüyorsunuz? Sektörün gelişmesinde yatırımcılara, tasarımcılara ve yapı malzemesi üreticilerine nasıl bir rol düşüyor?

Ferdi Erdoğan (Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı) | Türkiye’de yenileme çalışmalarının ihmal edildiğini ve Avrupa’ya göre geride kaldığımızı görüyoruz. Günümüzde oteller, hastaneler, AVM’ler birer teknoloji üssü haline gelerek adeta bir sanayi tesisi gibi çalışıyor. Bu yüzden sadece konutlarda değil ticari binalarda da yenileme oldukça önemli.

Türkiye’deki turizm tesislerinin ve otellerin bir bölümü artık oldukça eskimiş, hem dekorasyon hem de enerji kullanımı anlamında ekonomik ömrünü tamamlamış durumda. Birçok turizm bölgesinde çok hızlı bir şekilde yenilemeye ihtiyaç var. Resmi verilere göre Türkiye’nin 2019 Ocak-Kasım döneminde doluluk oranı %74. 2018 yılında ise bu rakam %71’di. Yine 2019 yılı Ocak-Kasım döneminde Türkiye 42 milyon 910 bin yabancı turist ağırladı. Aynı dönemde ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında Antalya 14 milyon 440 bin ziyaretçi ile ilk sırada yer alırken, İstanbul 13 milyon 779 bin ziyaretçi ile ikinci sırada yer aldı. 2033 yılında rahatlıkla 60-70 milyon turist sayısına ulaşılabileceği, hatta 100 milyona çıkılabileceği beklentisi oluşmuş durumda. 100 milyon turiste ulaşılmasının Türkiye inşaat sektörüne yansıması da yaklaşık 200 milyar doları bulabilir.

Turizm sektöründe 7 yılda bir büyük çaplı yenileme yapılıyor. Bir turizm tesisinin, bilançosunun %3 ila 3,5’ini yenilemeye ayırması gerekiyor. 20 yılı doldurduğunda ise artık dört duvar kalana kadar yıkılıp elektronikten mobilyaya kadar yeniden yapılıyor. Sektör, önümüzdeki 5-10 yıl içinde bu yenilemeleri yapmak zorunda. Özellikle şehir otellerimizi “akıllı bina” konseptine göre yenilemek ve “akıllı otel” haline getirmek, turizm rekabeti açısından zorunluluktur. Özellikle enerji verimli oteller, başta yangın yalıtımı olmak üzere güvenlik önlemleri, ulaşım kolaylığı, çevreci çözümler, su ve atık yönetimi turistlerin ilgisini yoğunlaştırdığı alanlar. Turizmde “kum-deniz-güneş” yöneliminin yerini “eğlence-eğitim-çevre” almış durumda. Enerji verimliliği ve sera gazı salımı konusunda, mevcut uygulamalar ve kısıtlar açısından, Türkiye’deki otellerimiz AB ülkeleri otellerine oranla çok daha yüksek maliyetle binalarını ısıtmakta, soğutmakta ve aydınlatmakta; daha fazla sera gazı salımına neden olmaktadır. Oysa, enerji fiyatlarımız AB ülkelerine oranla daha yüksek iken; turist başı gelirimiz daha düşüktür. Bu nedenle yapılması gereken çok fazla iyileştirme ve yenileme bulunmaktadır.

2018 yılında yenileme için teşvik başvurusu sayısı 54’tü. Tesis başına da yaklaşık 11 milyonluk bir maliyet vardı. Yani 2018’deki yenileme talebi 600 milyon TL idi. 
2019 verileri resmi olarak henüz yayınlanmadı ama 2018 yılı verilerinden hareket edecek olursak 2020 yılında da yaklaşık 11 milyar TL’lik yenileme ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz. Bu yenilemenin de 4-5 yıllık bir dönemde olması gerekiyor. Bu yenilemeler yapılırken malzeme tarafında enerji verimli, işlevsel, çevre dostu, inovatif ürünlerin kullanılması gerekiyor. Türkiye İMSAD olarak bu kapsamda TTYD (Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği) ile iş birliği başlattık. İlk adımını 42. Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul’da attığımız bu iş birliğini eğitim ve seminerler ile genişletip güçlendireceğiz.


InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Fotoğraf: Yapex Design’ın izniyle

Yenilemede Çevre Dostu Ürünler

Yenilemede Çevre Dostu Ürünler oturumu Dr. Hülya Aybek moderatörlüğünde Doç. Dr. İkbal Erbaş, Onduline Avrasya Teknik Koordinatörü Atila Gürses, MNY Enerji Genel Müdürü Nazım Yavuz ve Betek Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti. “Turizm İşletmelerinde Bir Rekabet Stratejisi Olarak Çevre Bilinci” başlıklı bir sunum yapan Doç. Dr. İkbal Erbaş küresel/fiziksel çevre ile kurulan bağın tercih edilebilirliği etkilediğini söyledi. Onduline Avrasya Teknik Koordinatörü Atila Gürses konuşmasında yeşil çatı sistemini anlattı. MNY Enerji Genel Müdürü Nazım Yavuz değişen enerji dünyasından ve bir yenilenebilir enerji yatırımı olarak güneş paneli sistemlerinden bahsetti. Betek Boya Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu ise ısı yalıtımı hakkında bilgiler verdi ve renklerin psikolojik etkisinden bahsetti.

Günümüzde birçok yapıda artık bitkilendirilmiş yeşil çatı tercih ediliyor. Sizin de Four Seasons Hotel, Hilton Double Tree gibi otellerde yeşil çatı uygulamalarınız var. Otel yapılarında yeşil çatı tercih edilmesinin nedenleri sizce nedir? Otel yapılarının yeşil çatı uygulamalarında nelere dikkat edilmeli?

Atila Gürses (Dr. Mimar / Proje Müdürü – Onduline Avrasya A.Ş.) | Mevcut teras ve eğimli çatılara da uygulanabilen Yeşil Çatılar otellerde, hem yapıya hem de çevreye katkıları nedenleri ile tercih edilmelidir.

Yapıya katkıları:

  • Yapıda çok iyi bir ısı yalıtımı tabakası oluşturan yeşil çatı sistemi, çatıdaki su yalıtım örtüsünün ömrünü artırmasının yanı sıra, rüzgârın zararlı etkisini azaltır. Bu sayede iklim şartlarına karşı çok iyi korunmuş olan yapının ekonomik ömrü de artar.
  • Yeşil çatı sistemi, elektromanyetik radyasyonu azaltma özelliği sayesinde çatı yüzeyinin aşırı ısınmasını engeller ve kent ısı adası etkisini azaltır. Yaz şartlarında çeşitli malzemelerle kaplanmış çatı yüzeylerinde ısı 80°C’ye kadar çıkarken, yeşil çatı yüzeyindeki ısı 35°C’yi geçmez. Bu da yapının iklimlendirme harcamalarını önemli ölçüde azaltır.
  • Yeşil çatılar, seçilen sisteme bağlı olarak 3 dB ile 8 dB arasında ses yalıtımı sağlar. Gürültü etkisini azaltır.
  • Otellerin teras çatılarında yaşama mekânları oluşturulabilir ve eğimli çatılar doğal çevre haline dönüştürülebilir.

Çevreye katkıları:

  • Otel çatısına yağan yağmur sularının en az %50’si yeşil çatı sistemi içinde depolanabilir. Çatıda depolanan su miktarı, seçilen sisteme bağlı olarak %90’a kadar çıkabilir.
  • Çatıdaki bitkilerin oksijen salımı, çevredeki hava kalitesini artırır.
  • Çatıdaki bitkiler tozumayı en az %20 oranında azaltır. Bu da yine otel çevresindeki hava kalitesini artıran çok önemli özelliklerden biridir.
  • Doğal bir ortam oluşturan yeşil çatı, doğal yaşamın devamını ve otel çevresindeki biyolojik çeşitliliğin korunmasını sağlar.

Otel yapılarındaki yeşil çatı uygulamalarında dikkat edilmesi gereken konular:

  • Yeşil çatı uygulaması, mimar ve peyzaj mimarı iş birliği ile projelendirilmeli ve uygulanmalıdır. Bitkilerin bakımı için ziraat mühendisinden destek alınmalıdır.
  • Her şeyden önce peyzaj projesi hazırlanmalı ve buna bağlı olarak yeşil çatı sistemi seçilmelidir. Yeni yapılacak olan otellerde yapı strüktürü yeşil çatı sistemi dikkate alınarak projelendirilmelidir. Ancak mevcut otel yapılarında, yapının taşıyabileceği yüklere göre yeşil çatı sistemi seçimi ve bitkilendirme yapılmalıdır.
  • Peyzaj projesi, yeşil çatı tedarikçi firması tarafından detaylandırılmalıdır. Su giderlerinde, ısı yalıtımlı özel kontrol kapakları kullanılmalıdır.
  • Çatıda yapılacak olan su yalıtımının son katında, bitki köklerine dayanıklı ve sertifikalı su yalıtım örtüleri kullanılmalıdır. Mevcut teras çatılarda yapılacak uygulamalarda sorunsuz bir su yalıtımı varsa, yalıtım katmanı olarak bitki köklerine dayanıklı sertifikalı bir örtü serilmesi yeterli olur.
  • Teras çatılarda sistemi oluşturan tüm katmanların sertifikalı ürünlerden seçilmesine dikkat edilmelidir. Sertifikasız su yalıtımı uygulanması halinde bitki kökleri yalıtım katmanını 6 ay ile 1 yılda delmekte ve su akıtma sorunlarına neden olmaktadır. Diğer katmanlarda sertifikasız ürünler seçilmesi halinde bitki köklerinin çürümesi ve bitkilerin ölmesi sorunları ortaya çıkmaktadır.
  • Bitki toprağı karışımı, seçilen sisteme uygun olarak yeşil çatı tedarikçi firması tarafından belirlenmelidir.
  • Yeşil çatılarda otelin yakın çevresinde doğal ortamda yetişen bitkilerin kullanımı tercih edilmelidir. Kuşların çok sevdiği bitkiler kullanılmamalıdır. Çim seçilmesi halinde önemli miktarda su kullanılacağı ve bakım gerektireceği unutulmamalıdır.
  • Yeşil çatılarda yaya yolları, araç yolları, süs havuzları vb. yapılması halinde, sistem katmanlarının sürekliliği sağlanmalıdır. Araç yolları altında, basınç mukavemeti çok yüksek drenaj elemanları kullanılmalıdır.

“Yenilemede Çevre Dostu Ürünler” başlıklı oturumu bitirirken günümüzde artık “ego” değil “eko” diyerek karar verilmesi gerektiğini söylediniz. Bu söyleminizi biraz daha açarak yenilemede çevre dostu ürün kullanmanın öneminden, bu konuda sorumlu olan aktörlerden bahseder misiniz?

Hülya Aybek (Antalya Bilim Üniversitesi, Mimarlık Bölümü Dr, Öğretim Üyesi, Yeşil Bina Uzmanı – LEED AP) | Hızla büyüyen kentler ve günden güne artan küresel enerji talebi, iklim değişikliği, azalan tarım alanlarına rağmen artan gıda talebi, çevre atıklarının hava, su ve toprağı zehirlemesi ile ortaya çıkan sağlık problemleri gibi sorunlar her türlü tüketimin bilinçsizce artışından kaynaklanan çevresel sorunlardır. Bütün bu saydığımız gerekçelere olumsuz anlamda en büyük katkıyı yapı sektörü verdiğinden sektör paydaşları ve çalışanlarının omuzlarına yüklenen sorumluluğa dikkat çekmek istiyorum. Artık bu noktada egomuzla değil “eko” düşüncesi ile karar almamız gerekir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya teslim etme fırsatımızı akıllıca ve zaman kaybetmeden uygulamalıyız. Yapılarımızda çevre dostu kararlar vererek yaşam kalitesini artırırken enerji tüketimini azaltma misyonu ile sürdürülebilir tasarım prensipleri üzerinden çalışmalarımıza devam etmeliyiz. Bu prensiplerin uygulanması ne zor ne de ileri teknoloji gerektiriyor. Tam aksine bunlar özünde pasif tasarım prensipleridir: Yapının işlevine uygun yer seçimi ve stratejik konumlanması, doğal aydınlatma ve havalandırma sistemlerine ağırlık verilmesi ve bu kararları destekleyen yapı malzemesi seçimi gibi masa başında verilen tasarım kararlarından oluşur. Bu kararlar tasarımın erken safhalarında gerekli analiz ve simülasyon çalışmaları ile desteklenerek verilmelidir. Birçok bilimsel çalışmada ispatlanmasının yanında kendi çalışmalarımın sonuçları da göstermiştir ki bu kararların tasarımın erken safhalarında verilip projenin bu hedefler doğrultusunda yürütülmesi işletme giderlerinde %30-%40 hatta bazı durumlarda %50 oranında düşüş sağlamıştır.

Bu tür çalışmalar Türkiye’de dikkate alınmamaktadır. Üstelik bazı durumlarda yapı sektöründe uzmanlık vasfı bulunmayan fakat karar verme mekanizması içindeki mercilerde “ego”lara çarptık. “Ben böyle istiyorum” söylemleri ile işletme maliyetini artıran ve çevreye yüksek ölçüde zarar veren seçenekler tercih ediliyor. Yapı sektöründe uzmanlaşmış kişilerin de kendi çalışma alanı dışında kalan ama yeni yüzyılın ihtiyaçları ve eksiklikleri göz önüne alınarak ortaya çıkan alanlara ilgisizliği nedeniyle sahip olduğu eski bilgileri dikte etmesi de karşılaştığımız başka bir “ego” durumudur.

Türkiye’de düşünme süreci (tasarım) kısa, inşaat süresi uzundur. “Yaparken düşünürüz”, “kervan yolda düzülür” zihniyetinin hâkim olması nedeniyle yolun ortasında projede mevcut olan hatalar gün yüzüne çıkar. Üstelik tasarım sürecinde verilmeyen zaman burada tamir/tadilat için verilir ki bunlar hep birinci elden maliyet arttırıcı kaynak tüketici sorunlardır.

Aktörler kim sorusuna üsteki paragraflarda anlaşılacağı üzere, cevabım: Hepimiz. Kullanıcı, oy verici, seçme hakkı olan, düşünen, sorgulayan herkes. Fakat çevre bilincin oluşturulma süreci var: O da genel ve yerel yönetim, eğitim ve iletişim sektörü desteği ile yapmalıdır.


InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Fotoğraf: Yapex Design’ın izniyle

Öyküsü Olan Otel Tasarımları

Panelin ikinci oturumu Prof. Dr. Burçin Cem Arabacıoğlu moderatörlüğünde “Öyküsü Olan Otel Tasarımları” başlığıyla gerçekleşti. Panelin konuşmacıları Mısırlıoğlu Mimarlık’tan Cüneyt Darı, Medi Mimarlık’tan Hasan Sökmen, Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) Başkanı Akın Akıncı, Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ülkay Atmaca ve Fibrobeton Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener’di. Prof. Dr. Burçin Cem Arabacıoğlu’nun panelistleri tanıtımının ardından konuşmasını yapan Fibrobeton Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Yetişener Fibrobeton’un referans projelerinden örnekler gösterdi. Tasarım Sokağı’nda da yer alan mimarlardan Cüneyt Darı, “Selectum” projesini anlattı. Mimar Hasan Sökmen temalı otel projelerinden örnekler verdi. ANSİAD Başkanı Akın Akıncı mimari turizm ve turizm mimarisi hakkında konuştu. Mimarlık ve turizm ilişkisine değinen Akıncı bunun ekonomiye katkısını anlattı. Son konuşmacı POYD Başkanı Ülkay Atmaca, Antalya’da turizmin gelişmesine katkı sağlayan ve ilin ilk beş yıldızlı oteli olan Talya Oteli’nin altı yıldır kapalı olduğunu belirterek otelin tekrar açılması için bir çağrı yaptı. Moderatör Prof. Dr. Burçin Cem Arabacıoğlu, öykü yaratan, çözümler üreten uzman isimlerin bir araya geldiği bu oturumu “öykü yaratmanın öyküsü” olarak özetleyerek oturumu sonlandırdı.

Özellikle Antalya’da yaptığınız çok sayıda temalı otel ile tanınıyorsunuz. Bu otelleri çok beğenen de var, eleştiren de. Tematik oteller tüm dünyada neden bu kadar tercih ediliyor?

Hasan Sökmen (Mimar / Medi Mimarlık) | Tematik oteller niçin, nerede yapılır diye kendimize sorarsak iki yanıt alabiliriz: Biri yeni planlanan turizm bölgeleridir. Çünkü bölgede hiç konaklama tesisi bulunmuyorsa mimar ve yatırımcılar yeni yapılacak otelleri hızla tanıtabilmek için temalı projelere başvururlar. Temanın hikâyesi otelin çok çabuk tanınmasını sağlar ve otele misafir çekmeye başlar. Bunun en güzel örneği Las Vegas’tır: Las Vegas, Nevada çölü üzerinde kurulmuş turizm, eğlence, alışveriş ve gazino şehridir. Bu bomboş çölde bir otelin inşa sırasında bile tanınma şansı vardır. Örneğin Mısır Piramitlerini Las Vegas’a taşırsanız (Luxor Hotel) daha otel açılmadan olay olur. Bu da 2.000 odalı koca bir otelin hiç para harcamadan tanıtılmasını sağlar ve sizi pazarlamada rakiplerinizin önüne geçirir.

Temalı otellerin yapımının ikinci ve de daha önemli bir nedeni de bu tür otellerin resort (kıyı) bölgelerinde tur programlarıyla gelen misafirlere yönelik olmasıdır. Çünkü bir haftalık, on veya on beş günlük tatil için resort otele gelen misafir yan yana yapılmış bin yataklı oteller arasında hem görsel bakımdan hem de eğlence imkânları açısından farklı olanları talep eder çünkü özellikle de “her şey dâhil” ise uzun süre o otelin sınırından çıkmayacaktır. O zaman onun görsel estetiğini tatmin için binaya bir öykü (tema) giydirmek gerekmektedir ki o öykü görsel algısını değiştirip misafiri mutlu etsin. Örneğin Topkapı, Venedik, Kremlin gibi “palas tipi” oteller veya Titanik, Concorde gibi öyküsü olan otellerin mimarisine Fransızlar “neşeli mimari” (architecture gai) adını vermişler.

Temalı oteller genelde yukarıdaki belirttiğim iki nedenle yapılır, şehir içinde temalı otel yapmaya gerek yoktur; zaten arsa da müsait değildir. Türkiye turizminin başına bela ettiğimiz temalı otellerin sebebi bizim de daha çok resort otel yapmış olmamız. Bizim başlattığımız bu temalı oteller çok tuttu ve onlarca kopyası yapıldı. “Titanik”i yaptıktan sonra hemen Kemer’de “Transatlantik” adıyla komik bir kopyası yapıldı. “Concorde”u yaptıktan sonra Alanya’da hemen kopyası yapıldı. Hatta adını da “Concordia” koymuşlar. Palas tipi otelleri hiç saymayacağım. Lara’da ve Alanya’da bütün otellerin tepelerinde kubbeler ve kuleler dolmuş; hiçbiri aslına benzemediği için ben bu kopyalara karikatür mimari diyorum.


Son projeniz “Selectum”un farklı bir hikâyesi var. Çocuklar ve gençler için oteller sıkıcı yerler olabiliyor ve siz bu durumu değiştirmek üzere bir tasarım geliştiriyorsunuz. Tüm projelerinize de bir hikâye ile başladığınızı söylüyorsunuz. Hikâye sizce tasarım için neden bu kadar önemli?

Cüneyt Darı (Mimar / Mısırlıoğlu Mimarlık) | Hepimizin bir ismi ve karakteri var. Bizim yaptığımız projelerin de hepsinin bir hikâyesi ve ismi var. Önemli olan ruhu verip karakteri oluşturmaktır. Biz projelere hikâye ile ruh veriyoruz. Şu an çalışmakta olduğumuz “Selectum Dreams Hotel” projesi hikâyesiyle birçok ödül aldı. Konu: kaliteli aile oluşumu. Amaç: Günümüzdeki gençlerle kopuk aile bireylerini bir araya getirip kaliteli bir tatil imkânı sağlamak. Gençleri günümüzün kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, eski günlerdeki gibi ailenin bir arada olduğu birlikte güçlendiği, eğlendiği, öğrendiği bir ortam oluşturmak. Sloganımız ise: “Never Ending Dream”.

 


Antalya’nın ilk 5 yıldızlı otellerinden biri olan Talya Oteli’ni anlattınız sunumunuzda. Otelin Antalya’nın kent kimliği açısından öneminden bahseder misiniz?

Ülkay Atmaca (POYD Yönetim Kurulu Başkanı) | Talya Oteli Antalya’nın turistik gelişim çizgisinde tarihi ve son derece önemli kilometre taşlarından biridir. Yöre turizmiyle adeta özdeşleşen ve daima birlikte anılan bu isim, çağdaş ve modern işletmeciliğin seçkin bir örneği olmasının yanında, açıldığı 1975 yılından bugüne 39 yıllık süreçte; sektörel bilinç ve birikimin yaygınlaşmasında da takdire değer sonuçlar vermiş ve bölgemiz için bir övünç kaynağı olmuştur. Otel Antalya ve Antalyalılar için ilk 5 yıldızlı otel olmanın yanında Antalya’nın ve neredeyse Akdeniz Bölgesi’nin dünyaya açılan kapısı olmuştur. Şehrimize gelen turistlere, ünlü simalara ve devlet adamlarına ev sahipliği yapmıştır. Birçok Uluslararası ödüle sahiptir. 15-60 yaş arası neredeyse tüm Antalyalılara dokunan bir anısı vardır. İlklerin çoğu bu otelde yaşanmıştır. Kimi kendi düğününü burada yapmış, kimi kızını-oğlunu bu otelde evlendirmiş, kimi mezuniyet heyecanını bu otelde yaşamıştır. Talya Oteli, otel olmanın yanında yaşayan değerler yumağıdır. Çalışan aidiyetinin yüksek olduğu, uzun yıllar bir arada çalışan ekiplerin hizmet verdiği bir otel olma özelliğine de sahiptir.


“Öyküsü Olan Otel Tasarımları” başlıklı oturumda tasarımın hikâyesi farklı açılardan ele alındı. Talya Oteli zaman içinde öyküleşen bir yapıya örnekken, tematik oteller bir öykü üzerinden inşa edilen yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Bir tarafta ise tasarımın ve uygulamanın farklı aktörlerle ve malzemelerle hayata geçme süreci söz konusu. Sizce yapı ile öykü arasında nasıl bir ilişki olmalı?

Burçin Cem Arabacıoğlu (Prof. Dr. / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) | Yapıların öyküleri, hem bireylerin hem toplumların belleklerine iz bırakan, onların sosyal çevre içerisindeki belki de en önemli nitelikleri arasındadır. Bellek ise var oluşundan beri bireyler veya toplumlar için önemli bir olgu olmuştur, zira tarih bellekten, bellek ise tarihten beslenmiştir. Geçmişe dair tüm izler bireyin ve hatta toplumun belleğinde kendine yer bulabilir. “Tarih” kavramına zıt olarak “bellek” bireyleri bugüne bağlar, hatırlatma ve unutma olgularına açıktır, bugünün gerçeklerine yansır. Bireylerin bir mekân içinde yaşadıklarını deneyimler, bireyin belleğini oluşturur. Mekânı “yer” yapan her şey, bu deneyimlerin oluşmasına katkıda bulunur. Bu deneyimler, kent dokusundan tek bir objeye hatta bazen bir duyuya kadar farklı ölçeklerde var olabilir. Öyleyse doğanın bileşenleri gibi bireyin çevresinde yer alan tüm tasarım öğeleri de deneyimlerin ve buna bağlı olarak belleğin şekillenmesinde rol oynar. Tüm bu sebeplerle yapılar, çeşitli temalar yardımıyla öyküler ile ilişkilendirilirken bireylerin ve toplumların bellekleri üzerine etkileri irdelenerek ele alınmalıdır.


InnDesign Otel Yapıları, Tasarım, Yenileme Fuarı ve İş Platformu, 2019, Fotoğraf: Yapex Design’ın izniyle

Turizmde Marka Değeri Yaratma

L’Collection Hotel Management&Consulting Yönetici ortağı Muhammet Cüntay moderatörlüğünde ve diğer oturumlardan farklı olarak Davos oturma düzeninde gerçekleşen “Turizmde Marka Değeri Yaratma” oturumunda Limak Turizm CEO’su Kaan Kaşif Kavaloğlu, Rixos Global Pazarlama, Dönüşüm ve Strateji Direktörü Yakup Aksoy, Accor Group İş Geliştirme Direktörü Onur Kurç, Wyndham İş Geliştirme Direktörü Murat Özel ve Hilton Türkiye İş Geliştirme Direktörü Nida Sözügeçer yer aldı. Turizmde marka değeri yaratma hakkında Limak Turizm CEO’su Kaan Kaşif Kavaloğlu farkındalık yaratılması gerektiğinden bahsetti. Rixos Global Pazarlama, Dönüşüm ve Strateji Direktörü Yakup Aksoy otel hikayelerinin derinliğinin ve eşsizliğinin olması ve hedef kitleleriyle iletişim halinde olunması gerekliliğinden bahsetti. 
Wyndham İş Geliştirme Direktörü Murat Özel marka değerini oluşturmanın koşulunun hizmet standartlarının sürdürülebilirliği olduğunu söyledi. Hilton Türkiye İş Geliştirme Direktörü Nida Sözügeçer doğru oteli tasarlamanın kolay olmadığını ve doğru tasarlanmamış bir otel iyi işletilse de en yüksek performansına ulaşamayacağını belirtti.

Yerli marka ve otellerin devlet tarafından desteklenmesi ile ilgili soruyu Kaan Kaşif Kavaloğlu; yerli otellerde kalıp kalmamanın bir tercih meselesi olduğunu ve yabancı zincirlerin Türkiye’ye yatırımcı olarak değil isim hakkı anlaşması yaparak geldiklerini söyleyerek yanıtladı. Accor Group İş Geliştirme Direktörü Onur Kurç ise yabancı markaların da yatırıma ağırlık verme zamanının geldiğini belirtti.

Bir turistik tesisin marka değeri oluşturmasında tasarımın rolü nedir?

Muhammet Cüntay (L’Collection Hotels İşletme, Dizayn ve İnşaat Yönetimi Şirketi Kurucu Ortağı / Haliç Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm Programı Öğretim Görevlisi) | Turizmde marka değerini oluşturan ve birbirini tamamlayan bazı ana unsurlar bulunmakta. Tesisin konsepti, teması, insan altyapısı, teknoloji altyapısı, halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetleri ve fiziki yapı bu unsurların başlıcaları olarak nitelendirilebilir.

Dünya genelinde turistik tesislerde marka değeri yaratma çalışmalarında uygulanan iki tane yol bulunuyor. Birinci yol fiziksel tasarıma karar verilip geri kalan unsurları buna göre planlamak; diğer yol ise öncelikli olarak tesisin konumu baz alınarak hedef kitlenin belirlenmesi, buna paralel bu hedef kitlenin ihtiyacı ve arayışına göre tema, konsept çalışması yapılarak, bu temada ihtiyaç duyulan insan altyapısına ulaşılmasıdır. Bunun ardından ise bu konsepti tamamlayacak olan tasarım çalışmalarının yapılması aşamasına geçilmesi gerekir. Artık tüm dünya genelinde doğru olan ikinci yol tercih ediliyorken maalesef ülkemiz genelinde hâlâ sonu pişmanlıklar barındıran birinci yoldan devam eden işletmeler görüyoruz.

Bu hatanın sürmesinin başlıca sebepleri eski alışkanlıklar, yatırımcıların tesis kurgularını yaparken yanlarında sadece mimari ve inşaat ekiplerini bulundurması ve bunu yeterli görmesi, gerekli fizibilitelerin yapılmaması, turizm disiplinine yeterince saygı duyulmaması ve dünya otelciliğindeki fiziksel planlamanın nereye gittiğiyle alakalı farkındalık eksikliğidir.

Benim şahsi fikrim: Tesisin marka değeri oluşturmasının birinci koşulu sürdürülebilir ve kazançlı bir tesis yaratmaktır. Bu gerçeğin kabul gördüğü durumda, yatırım bütçesini aşmayacak ve temayı destekleyecek olan, aynı zamanda işletme açısından kolay ve maliyetsiz olarak yönetilebilecek tasarımlar ve fiziksel planlamalar marka değerine büyük katkı sağlar. Aksi takdirde temizlenemeyen ve arıza yaptığında yenilenmeyen aydınlatma ve separasyon sistemleri, su alan çatı ve tavan sistemleri, personel sayısındaki kısıtlamalar nedeniyle bakımı yapılamayan gereksiz peyzaj alanları, pasif hale getirilen “a la carte” restoranlar tesisin marka değerine fayda sağlamadığı gibi turizmimizin genel marka değerine de zarar verir.


Hilton 100. yaşını kutluyor bu yıl. 100 yıllık bir marka olmanın nasıl sorumlulukları var? Hilton’un önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımlardan bahsedebilir misiniz?

Nida Sözügeçer (Hilton Türkiye İş Geliştirme Direktörü) | 100. yaşımız bizim için çok önemli bir dönüm noktası: Hem dünyada hem de bundan 60 yıl önce Amerika’dan sonra adım atmış olduğumuz ilk uluslararası pazar olan Türkiye’de yarattığımız etkiyi gösterebilmek adına çok doğru bir an… 100. yaşımız, gelecek ve sürdürülebilirlik odaklı çalışma anlayışımızla dünyamızı bir 100 yıl daha konukseverliğin sonsuz sıcaklığı ve ışığıyla doldurabileceğimizin belki de en önemli kanıtı.

Yeni projeler için yerli yatırımcılarla bir araya geliyor, markalarımızla ister 
“franchise” isterlerse de yönetim modelleriyle çalışma imkânı sunuyoruz. Bugün itibarıyla geliştirme aşamasında 20 projemiz var ki bu projelerin önemli bir çoğunluğunun 2023 itibarıyla hayata geçmiş olacağını öngörüyoruz. Portföyümüzü büyütmek için proje arayışlarımız aktif bir şekilde devam ediyor. Otel işletmeciliği ve dünya klasmanında marka yaratma alanlarındaki 100 yıllık deneyimimizle, gayrimenkul geliştiricilere varlıklarının değerlerini artırma yönünde maksimum faydayı sağlıyoruz. Orta segmentten üst ve lüks segmentlere uzanan, hatta kısa süre önce Sultanahmet’te açılan “Hagia Sofia Mansions” örneğinde olduğu gibi, mülklerin kendi eşsiz kimliklerinin muhafaza edilmesine imkân sağlayan koleksiyon markası Curio’nun da dâhil olduğu birçok farklı markamız bulunuyor.


Marka değeri oluşturma konusunda farkındalık, imaj, kalite değeri, sürdürülebilirlik ve sadakat programlarına ek olarak hedef kitle belirlemenin önemine de değindiniz. Bu anlamda “Limak Termal Oteli”nin pazarlama stratejisinden bahseder misiniz?

Kaan Kaşif Kavaloğlu (Limak Turizm – CEO) | İlk misafiri Mustafa Kemal Atatürk olan tarihi otel, Limak Turizm Grubu tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa edildi ve Ağustos 2010 yılında hizmete açıldı. Tüm odalarımızda termal suyun verildiği özel küvetler bulunuyor. Oda numaralarımız Atatürk’ün doğumundan (1881), vefatına (1938) kadar olan yıllardan oluşuyor. Açık ve kapalı termal havuz, sauna, buhar odası, fitness center ve Türk hamamları olmak üzere toplam 1.000 m2 spa alanı mevcut.

Henüz açılışını yapmadan önce Limak Hotels olarak elimizdeki güçlü veriyi kullanarak, özellikle İstanbul, Kocaeli ve Bursa illerinden otellerimizi tercih etmiş misafirler ile birebir temas kurduk ve Limak Hotels bünyesinde çok özel yeri olan “Limak Thermal”i anlattık.

“Limak Thermal” ile Yalova’nın termal turizmine farklı bir bakış açısı getirdik. Termal otel denilince akla sağlık ve şifa bulmak için ziyaret edilen tesis gelir; fakat biz bu anlayışı dünya birinciliği almış termal su kaynakları ile keyfe dönüştürdük. Misafirlerimizi öncelikle keyifli birkaç gün geçirmek istedikleri otelimizde, sloganımızda olduğu gibi sıcak misafirperverlik ve mükemmel servis ile birlikte sağlıkla da buluşturuyoruz.

Pazarlama noktasında “Limak Thermal Boutique Hotel”de soft marketing yapıyor, güney otellerimizden aldığımız ve partnerlerimiz ile olan güçlü ilişkilerimizi termal otelimizin pazarlamasında itici kuvvet olarak kullanıyoruz.

Yalova’nın Termal ilçesinde hâkim pazarlar: iç pazar ve Orta Doğu pazarı. Antalya pazarlama ekibimizin BDT ve Avrupa ülkelerinde katıldığı fuar, roadshow ve atölye çalışmalarında Yalova’nın tanıtımına da katkı sağlıyoruz. Yalova ve İstanbul ekibimiz de her yıl Orta Doğu ülkelerinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’te gerçekleşen turizm fuarlarına katılıyor. Hem Yalova destinasyonunun hem de diğer otellerimizin pazarlamasına katkıda bulunuyoruz.

Gecelemelerin daha kısa olduğu otellerde doğrudan pazarlamanın önemi çok daha yüksek. Bu noktada misafirlerimizin beklentileri, talepleri ve tercihlerini iyi analiz ederek ekibimizi ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yaptık ve özgün pazarlama teknikleri geliştirdik.

Yaptığımız çalışmalar neticesinde doğrudan rezervasyonların toplam rezervasyonlara oranında %60’ları yakaladık.

Doğrudan ve Dijital Pazarlama Faaliyetleri;

  • Sadakat programımız çerçevesinde sürekli misafirlerimize ciddi olanaklar sunuyoruz. Tüm konaklamalarını yakından takip ediyor, her türlü istek ve taleplerini organize ediyoruz.
  • Uzun konaklamaları teşvik etmek için çok özel kampanyalar yapıyoruz.
  • Doğum günleri, evlilik yıl dönümleri ve balayı için çok özel paketler hazırlıyoruz.
  • Misafirlerimiz bizimle iletişimin her kanalını kullanarak sorularına, merak ettikleri konulara hızlı cevaplar buluyor ve sonuç alıyorlar.
  • Instagram, Facebook, Google, Whatsapp ve e-posta gibi aklınıza gelebilecek tüm kanalları aktif olarak kullanıyoruz.
  • Güçlü veri tabanımız sayesinde bülten, sms gönderimleri gibi klasik dijital pazarlama yöntemlerinin yanında kapsamlı ve doğru şekilde analiz ettiğimiz verileri “cross marketing” için de kullanıyoruz.
  • Web sitemizde mümkün olduğunca sade, basit, özgün ve sonuç odaklı tasarımı ön plana aldık. Kurduğumuz ekosistem ile misafirlerimiz her türlü işlemini çevrimiçi yapabiliyor.
  • Özellikle telefon ile aldığımız rezervasyonlarda kurduğumuz yapı ile misafirlerimizin rezervasyonlarını yönetme ve güvenli şekilde ödemelerini yapabilme imkânı sağladık.
  • Whatsapp Business çıktığında Türkiye’de kullanan ilk otel Limak Thermal otelimiz. Her ne kadar telefon, çevrimiçi rezervasyon, e-posta gibi tüm iletişim imkânları olsa da uygulamaya aldığımız her bir iletişim aracının karşılık bulduğunu gözlemledik ve hepsini aktif olarak kullanıyoruz.
  • Aynı zamanda blog sayfamız üzerinden basın bültenlerimizi ve kampanyalarımızı tüm misafirlerimiz ile paylaşmakla birlikte bölgemizin öne çıkan özelliklerini, gezilecek yerlerini de anlatıyor, olabildiğince kapsamlı bilgilendirme yapıyoruz.
  • Facebook ve Instagram gibi sosyal medya hesaplarımızdan planlı, hedef kitlesi filtrelenmiş ve verilmek istenen mesajın çok iyi hazırlandığı reklamlar yapıyoruz.
  • Misafirlerimizin tatillerinde yaşadıkları deneyimleri çevrimiçi mecralarda paylaşmalarını teşvik ediyoruz. Aynı zamanda tüm internet ortamında ve otelde alınan anket yorumlarını web sitemizde haftalık olarak yayınlıyor ve misafirlerimizin doğru bilgi ve yorumlara tek bir sayfadan ulaşabilmesine imkân sağlıyoruz.

 


Tasarımcı Sokağı’nda mimarlar, iç mimarlar, endüstri ürünleri tasarımcıları projelerini yapı malzemesi üreticileri, yatırımcılar ve diğer tasarımcılar ile paylaşma imkânı buldu. Tasarımcı Sokağı katılımcılarından Gökhan Sipahioğlu, Hasan Can Kamburoğlu, Onur Darı, Tuba Soner Tepe ve Gökay Karacabey meslek pratiklerini, Antalya ile kurdukları ilişkiyi, gerçekleştirdikleri son otel projesinde işverenle kurdukları ilişkiyi anlattılar.


Tasarımcı Sokağı

Tasarımcı Sokağı’na konuk olan İç Mimar Y. Burak Akay, Endüstriyel Ürün Tasarımcısı Gökay Karacabey, Mimar Cenk Doğan, Yüksek Mimar Tuba Tepe Soner, İç Mimar Cüneyt Darı, Mimar Hasan Çerçiler, Mimar Hasan Can Kamburoğlu, İç Mimar Gökhan Sipahioğlu ve Mimar Mustafa Küçükoğlu projelerini yapı malzemesi üreticileri, yatırımcılar ve diğer tasarımcılar ile paylaşma imkânı buldu. Tasarımcı Sokağı katılımcıları Gökhan Sipahioğlu, Hasan Can Kamburoğlu, Onur Darı, Tuba Soner Tepe ve Gökay Karacabey meslek pratiklerini, Antalya ile kurdukları ilişkiyi, gerçekleştirdikleri son otel projesinde işverenle kurdukları ilişkiyi anlattılar.

 Gökhan Sipahioğlu / Gökhan Sipahioğlu İç Mimarlık

Atılım Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünden 2012’de mezun oldum. 6-7 yıldır Alanya’daki merkez ofisimde farklı ölçeklerde daha çok sosyal mekâna yönelik projeler yapıyorum.

Antalya turizmin yoğun olduğu bir bölge ve “her şey dâhil” sistemi son dönemlerde oldukça yaygın. 5 yıldızlı büyük oteller daha çok şehir dışında yer aldığı için turizm, şehir merkezinden uzaklaşmaya başladı. Şehir içi otelleri ve eski apart otellerin bir kısmı üniversite öğrencilerine kiraya verilmek üzere dönüştürüldü, bir kısmı atıl kaldı. Şehir içi otellerini etkileşimlerini, işlevlerini artırarak tekrar yapılandırmak lazım. Bunun için de konsept geliştirmek gerekiyor. Kafa yorulursa şehir içi otellerin tekrar canlanacağını düşünüyorum. Şehir içi otelleri sayesinde esnaf daha iyi para kazanır ve şehrin dinamikleri daha çok ortaya çıkar. İnsanlar kendilerini 5 yıldızlı otellere kapatmak zorunda kalmazlar.

“Comfort Suits” şehir içi otellerin canlandırılmasına örnek verebileceğimiz bir projemiz. 24 odası var bu projenin. 24 odayla 5 yıldızlı otellere kafa tutabilir misiniz? Hayır. Yatırım maliyetleri var ve bu maliyetler de ticari kaygıyı beraberinde getiriyor. Yatırımcılar ilk geldikleri zaman çok endişeliydiler. Şöyle bir konsept sunduk onlara: 24 oda bulunsun, altına bir tane kafe yapalım ve bu kafe 12 ay çalışsın. Resepsiyon bu kafenin içinde yer alsın ve hem otel müşterisi bu alanda yiyip içsin hem de dışarıdan gelen müşteriler bu ticari mekâna katkıda bulunsun. Mesela otelin altına son dönemlerde dünyada oldukça revaçta olan “gastro pub”lardan da yaptık. Restoranla, kafeyle, “bistro pub”la, “gastro pub”la birlikte bir tesis oluşturduk. Bu şehir içi otelde ayrıca odaların sadeliğini, temizliğini baz aldık. Odaları kullanışlı, özellikle ergonomik bir yapıda düzenledik; sosyal mekânlara daha fazla özen gösterdik. Bütçemize uygun olarak tasarımlarımızı gerçekleştirdik. Şu ana kadar gidişattan otelde konaklayan müşteriler de dışarıdan hizmet alanlar da otel sahipleri de memnun.

Yatırımcılar bu yapıyı tutmadan önce, böyle bir atıl bina var ne yaparız diye bana danıştıkları zaman çevre ve rakip analizi yaparak başladık çalışmaya. İç mimarlık sadece halı, duvar kâğıdı, seramik seçmekten ibaret değildir. Yaptığımız işin maliyetlerini ve sürdürülebilirliğini de düşünmemiz gerekiyor. Ve dolayısıyla birazcık ticari danışmanlık da yapmak zorunda kalıyoruz. Kurumsal kimlikleriyle de ilgileniyoruz. Tasarımın ucu bucağı yok.

Selectum Dreams, Belek/Antalya, 2020-2021. Tasarım: Mısırlıoğlu Mimarlık. Fotoğraf: Mısırlıoğlu Mimarlık’ın izniyle

Onur Darı / Mısırlıoğlu Mimarlık

2005’te Cüneyt Darı tarafından kurulmuş olan Mısırlıoğlu Mimarlık’ta uzun süredir çalışmaktayım. Mısırlıoğlu Mimarlık yurt dışı ve yurt içinde birçok projeye imzasını atmakta. İstanbul Kültür Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Azerbaycan’da kapsamlı bir projede yer alma fırsatım oldu ve şu anda da projelerimize devam etmekteyiz. Mısırlıoğlu Mimarlık olarak yaptığımız her proje bizim için çok değerli, tüm projelerimizde bir konsept ve hikâye ile başlıyoruz. Son projemiz olan “Selectum Dreams Hotel” birçok yarışmada tasarım ödülü aldı. “Selectum Dreams Hotel”de önceliğimiz, çocuklara ve her yaşa hitap etmesi ve özellikle ailelerin çocukları ile beraber kaliteli bir zaman geçirmeleri oldu. Her bir projenin başarısı için gerekli olan çeşitli bilgileri sağlayarak iç mimarlar, mimarlar ve mühendislerden oluşan büyük ve hevesli bir ekip olarak çalışıyoruz. Felsefemiz; başarının iş birliği ve diyaloğun sonucu olduğu inancına dayanmaktadır. Mısırlıoğlu Mimarlık ekibi olarak bir proje geliştirilirken müşteri ve firma arasında açık bir fikir alışverişini destekliyoruz. Geleneksel sınırların dışında düşünüyor ve cevap veriyoruz. Yeni teknolojilere yönelik hiç bitmeyen arayışımız prosedürlerimizi sürekli geliştirmemizi sağlıyor.

Tuba Soner Tepe / Tuba Soner Design Office

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 1995 yılında mezun oluşumun ardından Antalya’ya geldim. Bir süre bebek mobilyaları üzerine çalıştıktan sonra Antalya’nın turizm bölgesi olmasının da katkısıyla, eşimle birlikte kurduğumuz firmada turizm yapıları odaklı çalışmaya başladık. 2013’te kendi ofisimde sadece proje odaklı çalışmaya yöneldim. Bu arada grafik bölümünde yüksek lisans yaptım.

Otel çoğunlukta olmakla birlikte okul, klinik, sigorta ofisi, rezidans gibi birçok projede çalıştım. Bir sezonda 4-5 otele iş yapmaya başladım. Tadilat da yaptık, sıfır otel projesi de. Her otelin bir hikâyesi olması gerektiğini düşünenlerdenim. Şu ana kadar yaptığım tüm otel işlerinde inanılmaz keyifle çalıştım.

12 yıldır sürekli otellerini yaptığım yatırımcılarım var. Bu da çok büyük bir keyif veriyor bana. Her projeye ayrı bir heyecanla başlamak, her projede onlarla tekrar masaya oturup fikir jimnastiği yapmak. Yatırımcılarımın arasında kendisi mimar olup benimle birlikte çalışan otel sahibi müşterilerim de var. Hiç projesi olmayıp benimle çalışmak isteyen çok yeni müşterilerim de var.

Son tamamladığım projelerden olan “Side Royal” işverenin ikinci oteliydi. Geçen sezon açıldı. Odalarında makromelerin, doğal malzemelerin kullanıldığı çok dingin ve etnik bir tasarım. Burada doğal malzeme-doğal görüntü talebini referans alarak çalıştık. Süreçte işverenle devamlı istişare içinde olduk. Olumlu olumsuz kısımları karşılıklı tartıştık. En sonunda çıkan işten çok memnunuz.

Ritim Suit, Lara/Antalya, 2019.
Tasarım: AYdesignstudio. Fotoğraf: AYdesignstudio’nun izniyle.

Gökay Karacabey / AYdesignstudio

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünden 2008 yılında mezun oldum. Mezun olmadan bir yıl önce yeni kurulmuş olan bir Ar-Ge firmasında endüstriyel tasarımcı olarak işe başladım ve sonrasında ekip yöneticisi olarak yaklaşık 10 yıl konsepten uygulamaya, test aşamasına kadar 80-85 süreç yönettim. 
AYdesignstudio ise 2003 yılında İstanbul’da home ofis olarak resmi ticari hayatına başladı. Başlangıçta ürün tasarımı ve fuar standı tasarımları yaparak faaliyetler sürdürdü. 2008-2013 ve 2018 yıllarında değişen ticari şartlara göre kabuk yenileyerek faaliyet alanlarını genişletti. Günümüzde ise ürün tasarımı ve mühendisliği – mekân tasarımı ve mimarlık hizmetlerini Antalya, Kocaeli ve İstanbul’daki 
Ar-Ge ofislerinde sürdürüyor.

Son projelerimizden “Ritm Suit” Antalya’da, Lara’da yer alıyor. Yatırımcı, projeyi yap-sat modeliyle tamamlamak üzere iken minimum maliyetle otele dönüştürüp işletmek isteğiyle bizimle iletişime geçti. Söz konusu fikir üzerine sohbet ettik. “Nasıl bir konaklama” sorusu etrafında gezindik. Hızla değişen yaşam alışkanlıklarına uyumlu, insanın hayattan beklentilerine cevap veren bir niteliğe sahip olmalıydı. Doğru hedef kitleyi tanımlamak için uzun günler saatler harcandı. Sağlık turizminin hedef alınması gerektiği konusunda hemfikir olduk. Organ nakli yapılan ve uzun süreli tedavi gören hastaların yakınları civarda konaklayacak yer bulmakta zorlanıyorlar. Ekonomik faktörlerin yanında insan odaklılık düşüncesinin tariflediği uzun kavramsal bir yol çizdik. Konumsal avantajı, şehrin iç ve dış turizm potansiyelini, Türk misafirperverlik kültürünü katarak projeyi tamamladık. “Ritm Suit”in günümüz konaklama yapılarının yaklaşımlarına değerli bir alternatif sunduğu sonucuna varıyoruz. Konukların istekleri ve ihtiyaçları işinizin her noktasına etki eder. Bu etki ürününüzün, hizmetinizin tasarımından satış ve pazarlama içeriklerinize kadar bütün süreçlerinizi kapsar.

Şehir oteli konseptinde optimum hizmet sağlamayı ve müşterilerin beklentileri, çağın gereksinimi ve yaşamın dönüşümünü harmanlayıp bir arada sunabilmeyi amaçlayan proje ile bölgedeki en iddialı mekânı tasarlamış olduk. Bu yeni nesil konaklama deneyimini hizmet olarak sunabilmek için yatırım maliyetini en aza düşürmek çok önemliydi. Yaşam alanındaki gereksiz kalabalığı azalttığımız gibi yatırım maliyetini de azaltmış olduk. Maliyeti etkileyen diğer bir etken de imalat işçiliğindeki pratiklik. İmalatın doğrudan otel yatırımına etkilerini de en baştan göz önüne aldık. Tasarımdaki tüm mobilya grubu tek bir kişinin imal edebileceği basitlikte düşünüldü. Özetle amacımız; düşük maliyetli üretim ve insanın tam olarak beklentilerini karşılayan konforu sunmaktı.

Aydınbey Queen’s Palace & Spa, Belek / Antalya, 2019. Tasarım: Kamburoğlu Mimarlık. Fotoğraf: Kamburoğlu Mimarlık’ın izniyle.

Hasan Can Kamburoğlu / Kamburoğlu Mimarlık & Mühendislik

Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 2007 mezunuyum. Ardından Turizm ve Deniz Mimarlığı programında yüksek lisans yaptım. Bu programı seçme nedenlerimden birisi ailemin Akdeniz Bölgesi’nde inşaat malzemesiyle ilgilenmesiydi. 2012’de Alanya’ya dönüp ofisimi açtım. Daha çok otel renovasyonu ve sıfır otel projeleri üzerine yoğunlaştım. Geçtiğimiz sene yaklaşık 10 tane otel projesi yaptık. İkisi sıfır otel diğerleriyse renovasyon projeleriydi. Sıfır otellerden biri Belek’teki Aydınbey’di. Buranın iç mimari tasarımını biz üstlendik. Projenin bize gelme hikâyesi de 2016 senesinde aynı zincirin Alanya’daki otellerinin lobi ve resepsiyon kısmını yapmamızla başladı. Memnun kaldılar ki tekrardan bize dönüş yaptılar. Şu ana kadar beraber çalışıp sonraki senelerde iş yapmadığımız hiç kimse olmadı. İşin en güzel tarafı bu: Her sene işveren ailemiz gitgide büyüyor.

 InnDesign İş Platformu

Panellerin yanında InnDesign teori ve pratiği bir araya getirdi. Ado Grup, Ahenk Büro Mobilya, Ake Asansör, Artia, Bellagente, BVT, BMI, Crystal, Detay İç Mimarlık, Doorson, Drepy Fabric, Güven Halı, Fox Bau Yapı Kimyasalları, Graser, Halley Wallcoverings, Humay İç Dekorasyon, Kimetsan, Maksimum Contract, Metal20, Nova Küvet, Polypan, Prestige, Serico, Systemair, Tarkett ve Ycd Grup’un yer aldığı iş platformunda firmalar yeni ürünlerini tanıttı.


bi_özet gayrimenkul|Şubat 2020

Yorum bırakın