“Ruhumu Kaybettim. Hükümsüzdür…”

Prof. Dr. Erdem Kaşıkçıoğlu, İç Hastalıkları, Kalp-Damar Hastalıkları, Spor Hekimliği Uzmanı, ekasikcioglu@gmail.com


Güzel hikâyelerle uyuyup, yeni bir güne zinde uyanabilmek giderek imkânsızlaşmakta. Oysa, geçen aylarda en pahalısından, sözüm ona ortopedik yeni bir yatak almıştım. Buna rağmen, giderek artan ve bir türlü çözüm bulamadığım bir uyanamama hali ve de kas, boyun ve sırt ağrıları… Daha önceleri, başkaca birilerinin parmağımı oynatamıyorum şikâyetlerini gerçekçi bulmazken, şimdi ben aynı şikâyetlerle boğuşuyordum. El parmaklarımdan başlayıp ayak başparmağıma kadar uzanan, kemiren bir ağrı ve sızı duyumsaması. Eminim ki, hiç kimse insanı canından bezdiren böyle bir sırt ağrısı çekmemiştir. Birgün sanki bir vida kıvrılarak batırılmaya çalışılırken başka birgün ise içten içe bir kurt sızlatarak kemirir durur. Paçavra gibi bir hissediş. Ne olursunuz, siz de benimle dalga geçmeyin çünkü dalga geçene bulaşan bu türden bir hastalığa her an yakalanabilirsiniz. Ne düşündüğünüzü çok iyi biliyorum. Sizler de, diğerleri gibi bir an önce bir doktora görünmemi salık verecekseniz. İnanın ki, şu ana kadar göründüğüm doktorların ismini ve sayısını unuttum. Doktorlardan en empati kuranları aynı sorunun kendisinde de olduğunu söylerlerken ağrı ve sızılarım daha fazla azalmıyordu. Çoğunun dudaklarının arasından süzülerek çıkan tanı Fibromiyalji sendromu oluyordu. Direnç gösterecek hâlim olmadığından tamam diyip kabulleniyorum bana şifa şansı tanımayacak olan teşhisimi. İyileşebilmek için sonrası ne olacak diye kaç kere yalvaran gözlerle sorduğumu tahmin edemezsiniz. Bu hastalıktan muzdarip bir şekilde yaşamımı sürdürürken doktorların tedavi edici etkilerini şüpheyle karşıladığım kas gevşeticiler ve antidepresanlardan oluşan reçetelerini çaresiz bir şekilde kullanmaya devam etmekteyim. Anlayacağınız, bütün bu tedavilerden mi yoksa hastalığın doğasından mı kaynaklandığını bilemediğim, bir taraftan ağrılı diğer taraftan apatik ruh haliyle karışık müzmin ve karmaşık bir durumdayım. Sizden beni tedavi etmenizi beklemiyorum ama sadece stresimi nasıl azaltabilirim diye bir de size sormak istiyorum. Çünkü görünmüş olduğum doktorların, hepsi birbiriyle anlaşmış gibi aynı soruyu sorup durmuşlardı: Hayatınızda stres var mı? Her seferinde de, histerik bir tebessümle karşılık verdiğimi çok kolay tahmin edebilirsiniz. Stressiz bir anım var mıydı? Doktorların hiçbiri bir günümü dinleyecek sabrı göstermemişlerdi. Dinleyecek birisini bulmuşken size anlatmak istiyorum, anlatayım da stresli olup olmadığıma siz kendiniz karar verin. Derin uyku fazını görmeyen bir geceden sonra yatak odamın penceresini bile açmak geçmiyor içimden. Sabahın o dakikalarında ekşi suratlı yan komşumla yüz yüze gelme endişesi hâkim. Sanki son depremden sonra daireler birbirine birazcık daha yaklaşmış gibi hissediyorum. Sabahları kapıda karşılaşıldığında selamınıza karşılık vermeyen bir insan olduğunu düşünün. Umarım, yakınınızda bu tarzda insanlardan olmadığı için hissettiğim duyguyu tasavvur edemiyorsunuzdur. Her türlüsünden kaliteli malzemenin kullanılarak yapıldığı iddiasıyla satılan dairelerden oluşan bu tarzda sitelerde hâlâ eksiklik olduğunu düşünmeden geçemiyorum. Örneğin, komşusu selam vermediğinde, düğmesine basıldığında onun yerine içten bir merhaba çığırtan cihazların yerleştirilmesi gerekirdi. Ya da değişik gülücükler ve selamlaşmaların olduğu büyük kafalı emojiler yerleştirilmeliydi apartman ve asansör girişlerine. O kadar para ödedikten sonra medeniyetin asırlar sonrasında tekrar inşa edilmesini stresle beklememeli güzel insanlar.

Oturduğun dairenden ve sitenden çıkmak bile ne kadar stresli değil mi? Neyse ki artık arabamın içindeyim; ama ne yazık ki bir trafik ışığında talihsizce yeşilin yanmasını bekliyorum. Kentlerde yeşili kaldırdığımız gibi, trafik ışıklarında da yeşil rengin kaldırılmasını umarım daha fazla beklemeyiz. Çünkü sarı ışık yeter de artardı hepimize. Sizler de her ışıkta aynı şeyi yaşamıyor musunuz? Arkadaki araçtaki sürücünün, bir ralli sürücüsü olduğunu yine unutmuştum. Çoğunlukla, arabalarıyla tepeme çıkıp beni sinek gibi ezebilecekleri kâbusunu yaşıyorum. Bu duygunun korkuyla karışmış bir stres yarattığını vitesi atarken sırtıma bir kılıç saplanması gibi bir ağrıyla kaskatı kesildiğimde hissediyorum. Neyse ki; çok fazla trafik ışığı yok. Işıksız kaç yaya geçidinden geçerek yoluma devam ettiğimi bilmiyorum. Ama hepsinde, değişmez bir şekilde aynı görüntü: Işığın olmadığı yaya geçitlerinde, yayaların zebra yolunu kullanması imkânsız gibi. Yayaların tek şansları var, artık planlanamama ve rant kanserine yenik düşmüş kentin güzelim durağan trafiği. Geçtiğimiz sabahların birisinde, yaya geçidinin önünde dakikalarca adım atma cesareti bulamayan bir kadın ve kız çocuğunu izlerkenki stresim ise bambaşkaydı. Kadının avuçlarını sımsıkı sarılmış bir kız çocuğun ürkek bakışları arasında önlerinde durdum. Cesaretlerini topladıklarında aracımın önünden yaya geçidine adımlarını attıklarında hemen aracımın arkasında durmak zorunda kalan aracın klaksonunu ve şoförünün küfürlerini duyuyor olmanın insana ilaç gibi geldiğini söyleyemeyeceğim. Kadın ve kız çocuğunun karşıya geçmeden yan taraftan hızla hareket etmiş olan başka bir aracın altında kalmaktan son anda kurtulmalarına şok içinde kalarak şahitlik etmek de istemiyordum. Aynı aracın sürücüsünün ezilmekten az önce kurtulmuş olan yayalara küfrettikten sonra hızını alamayıp bir de bana el kol hareketleri yapışını nasıl tepkisiz bir şekilde izlemiş olduğumu utanmadan belirtmek isterim.

Günlük tecrübe ile sabit ve en sıradan şekliyle, her birimiz kentte stresi bol bir yaşam sürmekteyiz. Buna rağmen, gün solmaya yüz tutarken neden o kadar tükenmiş olduğumuza da çoğunlukla şaşırır dururuz. Önce sahipsiz kentin gölgeleri, stresten hızla bozunmaya yüz tutmuş insan beden ve ruhlarını sarar. Beden ve ruh birbirinden sıkılmaya ve de hesaplaşmaya girişirken, tüm çirkinlikleri alacakaranlığın unutturacağına inanırız. Çünkü biliriz ki; silüeti bozulmuş kentin ölgün ışıkları içindeki güzel insanlar; olan bitene inat, güzel sözler söyleme ve duymaya dair masum umutlarını başka bir sabaha taşımaya devam edecekler…


bi_özet gayrimenkul | Şubat 2020

Yorum bırakın